E-Dergi Oku 
COPA
FRİGOBLOCK
E.C.A.
WAVIN
YAPILOJİ

"2011 Yılında Isıtma, Soğutma ve Havalandırma Sektörünün Yüzde 10 Büyüyeceğini Öngörüyorum"

"2011 Yılında Isıtma, Soğutma ve Havalandırma Sektörünün Yüzde 10 Büyüyeceğini Öngörüyorum"

9 Mart 2011 | SÖYLEŞİ
182. Sayı (ŞUBAT 2011)
1.498 kez okundu

Bosch Termoteknik Türkiye Ortadoğu ve Kafkasya Satışlarından Sorumlu Satış Direktörü Selman Tarmur 2011 yılı ısıtma, soğutma ve havalandırma sektörüyle ilgili açıklamalarda bulundu.
 
2007 yılından itibaren Bosch Grubu’nun Termoteknoloji işkolunun Türkiye’deki temsilcilerinden biri olan Isısan, tüm Türkiye’de 650’den fazla bayisi ile Bosch Isı Sistemleri, Buderus ve Daikin olmak üzere Amana, Highlife, Goodman, Elicent, Dynair gibi çeşitli markaları bünyesinde bulunduruyor. Isısan, Ocak 2011 itibariyle “Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Ticaret A.Ş.”  olarak faaliyetlerini sürdürme kararı alarak, ticari ünvanını değiştirdi. Bu değişiklik ile ilgili daha ayrıntılı bilgi almak adına Bosch Termoteknik Türkiye Ortadoğu ve Kafkasya Satışlarından Sorumlu Satış Direktörü Selman Tarmur ile görüştük. Tarmur bizlere Türkiye pazarı hakkında önemli bilgiler aktarırken, Bosch Termoteknik’in gelecek hedefleri hakkında da bilgi verdi.
 
Ocak 2011 itibariyle Isısan Isıtma ve Klima Sanayi A.Ş. olan ismimiz, Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Tic. A.Ş. olarak değişti ve biz de artık faaliyetlerimize yeni ticari unvanımızla devam ediyoruz. İsmimizin neden değiştiği konusunda ise, size şöyle bir açıklama yapayım: 2007 yılı başında, şirketimizin hisseleri Bosch Termoteknik tarafından devralınmıştı. Yani biz 2007 yılının başından itibaren yüzde 100 Bosch grubunun Termoteknoloji iş dalındaki Türkiye’deki satış-pazarlama ve satış sonrası servis hizmetlerinden sorumlu olan şirketi olarak çalışıyorduk. 2009 yılı başında Türkiye dışında Ortadoğu ve Kafkasya bölgesindeki aktiviteler de bizim şirkete bağlanmıştı ve Türkiye’den yönetilmeye başlamıştı. 2007 yılında Bosch Termoteknik tarafından devralındığımız zaman biz bir entegrasyon planı yaptık ki bu, benzer devirlerde yapılan klasik bir uygulamadır zaten. Bu entegrasyon planı çerçevesinde de şirketimizin proseslerini Bosch Termoteknik prosesleriyle eşleştirmeye başladık ve adım adım şirketimizde bazı değişiklikler gerçekleşti. Bunların bir kısmı dışa açık, dıştan görülebilen değişiklikler, bir kısmı da bizim iç işleyişlerimiz, iç proseslerimiz, prosedürlerimiz ve içerdeki iletişimle ilgili konulardı. Ve yaşanan bu süreçler çerçevesinde artık 2011 itibariyle de şirketimizin ismini Bosch Termoteknik olarak değiştirmenin zamanı gelmişti. Biz de bu değişikliği yaparak entegrasyon sürecinde bir adım daha ileriye gitmiş olduk. 
 
Bu değişikliğin tabi birtakım etkileri de olacak, bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. Satış, pazarlama ve satış sonrası hizmetler alanında herhangi bir değişiklik olmadı, sonuçta bu sadece bir ticari unvan. Türk Ticaret Kanunu doğrultusunda, fatura, irsaliye, antetli kağıtlar vs. gibi resmi evraklarda kullandığımız unvanımız değişmiş ve artık Bosch Termoteknik olmuştur. Zaten 4 yıl önce Bosch grubuna katılmış bir şirketiz. Fakat bizim ürün gamımızda bildiğiniz gibi farklı farklı markalarımız mevcut. Bosch Isı Sistemleri satış grubumuz Bosch markalı ürünleri, Buderus satış grubumuz Buderus ürünlerini satıyor, aynı şekilde Bosch Termoteknik’in üretmediği ama bizim Türkiye distribütörü olduğumuz Daikin markasını da satıyoruz ve yine bu üç ana ve temel büyük markanın yanında brülör, kapalı genleşme kabı ve farklı tip klimalar gibi başka sattığımız yan ürünlerimiz de var. Dolayısıyla bizim ürün gamımızda herhangi bir değişiklik olmadığı gibi, satış organizasyonumuzda, sistemimizde ve stratejimizde bir değişiklik yoktur. Bundan sonra sattığımız ürünlerin marka bazında pazarlamasına, satışına, satış sonrası servis hizmetlerine de devam edeceğiz. Yani Bosch markalı ürünler yine eskisi gibi Bosch markasıyla, Buderus markalı ürünler Buderus markasıyla, Daikin markalı ürünler de Daikin markasıyla pazarlanacak. 
 
“Isısan Servis ve Isısan Akademi aynı şekilde hizmet vermeye devam edecek”
Bizim marka bazında Bosch ve Buderus gibi ürünlerimizin yanında, yine Isısan markasıyla pazarlamasını yaptığımız hizmetlerimiz de var. Örneğin bunlardan biri, servis hizmetimiz. Servis hizmetimiz tek merkezden ve çok markalı bir organizasyona sahip ve sattığımız bütün markalara hizmet verebiliyor. Bütün servis organizasyonumuzun şemsiye markası Isısan Servistir ve bu aynen devam edecek. Aynı şekilde eğitim ve tanıtım faaliyetlerimizi yaptığımız Isısan Akademi diye de bir organizasyonumuz mevcuttur. Isısısan Akademi de bir marka ve bu da değişmeyecek. Yine biz Isısan Akademi adı altında her türlü eğitim, tanıtım, seminer aktivitelerimizi, kitap, katalog, yayın çalışmalarımızı Isısan Akademi markası altında devam ettireceğiz. Bu anlamda kısaca toparlamak gerekirse, Isısan’ın, Bosch grubunun Termoteknik işkolundaki bir şirket olarak, şirket ticari unvanı Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Tic. A.Ş. olarak değişmiştir. Satış – pazarlama tarafında yine marka bazında pazarlama aktivitelerimiz, satış aktivitelerimiz aynen eskisi gibi devam edecektir. 
 
Bizim satış teşkilatımızda Bosch ve Buderus markaları ayrı kanallardan satılıyor. Zaten geçmişte de bizim Bosch bayilerimiz ve Buderus bayilerimiz diye ayırdığımız iki tane kanalımız vardı, bu sistem aynen devam edecek. Daikin markalı ürünleri ise her iki kanalımız da satabiliyor ama tabi geçmişten gelen bir alışkanlık ve klima sektörüne olan aşinalık ve tecrübeden dolayı Buderus kanalı Daikin’i daha çok satıyor. Bu arada Bosch kanalını da biz yavaş yavaş Daikin ürünlerinin satışına ısındırmaya çalışıyoruz ama şu anda her iki kanal da bu markayı satabiliyor. Isıtma sistemleri içinde bu kanalların üst üste gelmesini istemiyoruz. Bosch markalı ısıtma ürünlerini satan Bosch bayileri ayrı bir kanal, Buderus markalı ısıtma ürünlerini satan bayiler ayrı bir kanal olarak devam etsin istiyoruz, ki bu zaten Bosch Termoteknik’in bütün dünyada uyguladığı bir strateji. Yani dünya çapında da marka bazında satış kanalları birbirinden ayrı çalışıyor. 
 
“Türkiye, split klimada Avrupa’nın en büyük pazarıdır”
Avrupa’ya baktığınız zaman ısıtmacı bayiler veya ısıtma ile ilgili çalışan tesisatçılar, klimayla ilgili çalışmıyor, böyle bir yapı oluşmuş. Orada klimayı daha çok “electric installer” dedikleri elektrikli eşya ile ilgili çalışan firmalar monte ediyor ama Türkiye’de böyle değil. Bana göre bu daha iyi ve daha ileri bir sistem. Çünkü biz klima konusunda Avrupa’daki birçok ülkeden çok daha ilerdeyiz. Avrupa’ya baktığınız zaman Akdeniz kıyısındaki ülkeler dışında çok ciddi bir klima pazarı yok ve Türkiye, split klimada Avrupa’nın belki de en büyük pazarı. Dolayısıyla Türkiye’deki installer tesisatçılar klima konusunda çok tecrübeli. Bu anlamda bizdeki tesisatçıların hem ısıtma işi, hem klima işini beraber yapmaları, bence doğru bir çözümdür ve önümüzdeki dönemde Avrupa klima konusunda tecrübe kazandıkça, benim tahminim bu tarafa doğru bir gidiş olacak. Çünkü Türkiye dediğim gibi klima alanında Avrupa’dan çok daha ileri bir konumda.
 
“Daikin VRV için bayilerin yetki belgesi alması şart”
Sistem klimalarında Daikin’in VRV satışıyla ilgili bir uygulamamız var. Bizim bayi teşkilatımızda merkezi sistem klima satmak isteyen, bu konuya yatırım yapmak isteyenlerin Isısan Akademi’nin düzenlediği VRV yetki eğitimlerine katılmaları gerekiyor ve bunun sonucunda da VRV yetkisi belgesi alması gerekiyor. Ürün ve montaj kalitesinde bir problem olmaması için, hesapların düzgün bir şekilde yapılabilmesi için bizim bu tip yetki eğitimlerini yapmamız gerekiyor. Çünkü bu merkezi sistem VRV’de biraz daha farklı, örneğin bir split gibi değil ve daha profesyonel bir yapısı olduğu için çok dikkatli hesaplar ve analizler yapılması gerekiyor. Sistemin düzgün çalışması için plan ve proje yapılması gerekiyor, eğer sistem düzgün çalışmazsa, markanın bir problemi olarak karşımıza çıkar. Biz de sistemin düzgün olarak işlemesi için, tüketici ve son kullanıcı memnuniyeti için bu eğitimleri gerçekleştiriyoruz ve VRV konusunda yetki veriyoruz. Dolayısıyla bizim bayi teşkilatımızda olan ve bu VRV yetkisi almak isteyen ve bu konuda yatırım yapmak isteyen bayilerimiz her yıl açılan eğitimlere katılıyorlar. VRV montaj ve satış yetkisi aldıktan sonra da VRV ve merkezi sistem klima işlerini yapabiliyorlar. Burada önemli olan kriter, gerekli yatırımı yapmak ve eğitimleri başarılı bir şekilde tamamlayıp yetkiyi alabilmek. 
 
Bosch sistemlerinin satış organizasyonunda Türkiye çapında aşağı yukarı 200’e yakın bayiimiz var. Buderus’un satış organizasyonunda ise yaklaşık 400 civarı bayiimiz var. Türkiye’nin her şehrinde bayiimiz var ama tabi İstanbul ve diğer büyük şehirlerdeki bayi sayımız daha fazla. Doğalgazın gelişmesine paralel olarak ülkenin diğer şehirlerinde de yeni ihtiyaçlar çıkıyor. 
 
“İnşaat sektöründeki canlanma bizim sektörümüzü de olumlu etkiledi”
2010 yılı bana göre; hem bizim için, hem ısıtma, soğutma, klima, havalandırma sektörü için iyi geçti diye düşünüyorum. Zaten en basitinden büyüme rakamlarına baktığınız zaman da Türkiye’nin 2010 yılında 2009’a göre ciddi bir büyüme yarattığını görüyoruz. Tabi şu anda üçüncü çeyrek rakamları açıklandığı için o rakamları baz alarak konuşursak, Türkiye’de % 8.9, yaklaşık % 9’luk bir büyüme rakamı karşımıza çıkıyor. İnşaat sektörüne baktığımızda ise tablo bambaşka bir görünüm kazanıyor, 2010 yılında inşaat sektörünün % 24 büyüdüğünü görüyoruz, yani neredeyse 3 katı gibi gelişme söz konusu. Tabi 2008 ve 2009 yıllarında inşaat sektörü ciddi bir düşüşteydi. Bu düşüş, global ekonomik krizden önce başlamıştı ve hatta 2007’nin son çeyreği, ikinci yarısından itibaren 2008 ve 2009 yılları boyunca bu düşüş devam etmişti. 2010’da ise bu tablo artık tersine döndü ve piyasa artık açılmaya başladı. Bunun da bizim sektörümüze çok pozitif bir etki yaptığını düşünüyorum, ki hepimiz zaten çevremizde yeni ve büyük projelerin başladığını, daha önce başlamış ama durmuş projelerin de tekrar canlandığını görüyoruz. Bunlar bizim sektörümüz için hep olumlu işaretler ve gerek bizim şirketimizin gerekse sektördeki diğer şirketlerin bu olumlu havadan faydalandığını düşünüyorum. 
2010 yılında tüketici kredilerinin faiz oranlarının düşmesinin de inşaat sektörünün canlanmasına oldukça etkisi oldu. Faiz oranlardaki düşüşler, tüketicinin kredi kullanmasını rahatlattı ve kredi kullanımıyla örneğin bir ev satın alındığında, bunun ısıtmasıyla, belki klimasıyla, beyaz eşyasıyla, mobilyasıyla, halısıyla, perdesiyle derken aslında bütün ülke ekonomisini kalkındırma yolunda ciddi bir adım da atılmış oluyor. 
 
Burada birkaç etki daha sayabiliriz; depreme dayanıklı konut ihtiyacımızın olduğunu muhakkak dikkate almak gerekir. Ülkemizin neredeyse tamamı deprem kuşağında ve ciddi şekilde depreme dayanıklı konut ihtiyacımız var. Aynı şekilde büyükşehir belediyeleri tarafından kentsel dönüşüm projeleri yapılıyor. Bu projeleri çok olumlu ve pozitif projeler olarak değerlendiriyorum. Bunun sonucunda da inşaat sektöründe ciddi bir büyüme gerçekleşeceğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde de bence inşaat sektörü bu büyümesini devam ettirecek, çünkü bir ihtiyaç söz konusu. Bu da beraberinde bizim sektörümüze olumlu bir yansıma getiriyor. 
 
“Kombi değişim pazarı da satışları büyük oranda artıracak”
Bunların dışında göz ardı edilmemesi gereken bir konu daha var ki o da ülkemizde doğalgazın seyiri. Türkiye’de doğalgaz 20 seneyi devirdi ve ilk olarak kullanıma 1989’da Ankara’da başlamıştı. Yani 21-22 senedir Türkiye’de doğalgaz kullanılıyor, bunun anlamı da 21-22 seneden beri doğalgazlı cihazlar satılıyor, takılıyor ve çalıştırılıyor. Elbette bu cihazların da belli bir ömrü var. Yani bir kombiyi ele aldığınız zaman, iyi kalitede bir kombinin uluslararası standartlarda ömrü 15 senedir. Dolayısıyla da artık cihazlarda değişimler gerçekleşiyor, yani bizim değişim pazarı dediğimiz pazar da hareketleniyor. Türkiye’de şu anda yaklaşık 6.2 milyon bireysel doğalgaz abonesi var. Bildiğim kadarıyla bunun yaklaşık bir milyonu doğalgaz sobası kullanıyor, kalan aboneler ise kombi kullanıyor. Her sene bu cihazların da belli bir kısmı bundan sonra değişecek, bu da bizim gibi şirketler için bir yeni pazar diye düşünüyorum. Burada tabi şöyle de bir konu var, ona da değinmeden geçemeyeceğim. Bir kombinin uluslararası standartlarda ömrü 15 sene dedik, ama siz eğer tüketici olarak karşınızda iyi bir alternatif bulursanız 15 seneyi beklemeden de cihazınızı değiştirebilirsiniz. Nedir bu iyi alternatif? Örneğin konvansiyonel, standart verimli bir kombi kullanıyorsanız evinizde, piyasada da reklamlar ve tanıtımlar yoluyla yoğuşmalı kombiler ön plana çıkmaya başladıysa, siz evinizdeki konvansiyonel kombi ömrünü doldurmamış dahi olsa bunu bir yoğuşmalı kombiyle değiştirme imkanına sahip olabiliyorsunuz. Tüketicinin daha yüksek verimli cihazları seçme yolunda bir adım atması çevreye ve ekonomiye faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Sonuçta standart verimli konvansiyonel bir kombiyi bir yoğuşmalı kombiyle değiştirdiğiniz zaman daha az enerji harcayacaksınız, daha az doğalgaz yakacaksınız ve daha az para ödeyeceksiniz. Bu sayede zaten bir konvansiyonel kombiyle bir yoğuşmalı kombi arasındaki fiyat farkını kapatacaksınız. Bu anlamda belki burada sizin vasıtanızla tüketiciye de bu mesajı vermeyi faydalı görüyorum. Cihaz satın alırken, cihaz seçerken, sistem seçerken yüksek verimli yeni teknolojileri seçmek, her zaman daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. 
 
“Doğalgazın giderek yaygınlaşması da pazarı büyütecektir”
Bunların ötesinde tabi bir de Türkiye’deki doğalgaz altyapısının halen genişlediğini de halen yeni illerde ihaleler yapılıp, yeni illerin doğalgaz altyapısına bağlandığını da unutmamak lazım. Bir de tabi özellikle büyük şehirlerde doğalgaz geldikten sonra bunun bütün bir şehre yayılması baya bir zaman alıyor. Yani bütün şehirde doğal gaz altyapısının tamamlanıp doğal gaz kullanılmaya başlanması hemen gerçekleşmiyor. Örneğin İzmir’e doğalgaz 3-4 yıl önce geldi ama hala her yerde doğalgaz yok ve her sene de çok ciddi bir pazar artışı görüyorum. Bu tip örnekleri de vermek mümkün. 
 
“2011 yılında pazarda % 10 oranında bir artış bekliyorum”
Bütün bunları toparlarsak inşaat sektöründeki gelişim, doğalgaz altyapısının genişlemesi, doğalgaz kullanımının artması, yaygınlaşması, sahadaki mevcut cihazların ömürlerini doldurması sebebiyle veya daha yeni alternatifler çıkması sebebiyle değişmesini de dikkate alırsak, bunların hepsini dikkate alıp alt alta topladığım zaman 2011 yılının da en az 2010 gibi hatta 2010’dan belki biraz daha iyi olabileceğini düşünüyorum. 2011’de eğer her şey beklediğimiz gibi giderse, bizim sektörümüzde % 5 ila % 10 gibi bir büyüme olabilir diye düşünüyorum. 
 
2009’da Türkiye’deki toplam kombi satışının ben aşağı yukarı 400-450 bin civarı gerçekleştiğini tahmin ediyorum. 2010’da Türkiye’deki kombi pazarı için benim tahminim 580 bin civarında. Yani nereden baksanız pazarda yüzde 30’a yakın bir büyüme olduğunu tahmin ediyorum. Daha istatistikler açıklanmadı ama bu sadece benim tahminim. Daha önce verdiği avansı geri almış gibi düşünebiliriz, çünkü kombi pazarı 2008’de zaten yaklaşık 600 bin civarıydı, 2010 yılında 2008 yılının rakamlarını neredeyse yakalamış durumdayız. Bu sene de % 10 gibi bir artışın gerçekleşebileceğini düşünüyorum. 
 
“Kaskad sistemlere doğru bir trend var”
Merkezi ısıtma pazarından bahsetmek gerektiğinde ise, belki Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’ne değinmek gerekiyor. Yönetmeliğin son halinde, 2000 m²’nin üzerindeki binalarda merkezi sistemin kullanılması zorunluluğu geldi. Bu da bence merkezi sistemi biraz daha ön plana çıkartacaktır ve merkezi sistem için olumlu bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz gibi hem Bosch markasında hem de Buderus markasında yoğuşmalı duvar tipi kaskad sistemlerle bir uygulamalarımız oluyor. Ayrıca Buderus markasında döşeme tipi kazanlarda, gerek dökme demirden döşeme tipi kazanlar, gerekse çelikten döşeme tipi kazanlarla, merkezi sistem ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Dolayısıyla geniş bir ürün gamına sahip olduğumuz için gerek bireysel sistem, gerekse merkezi sistem ihtiyaçlarına rahatlıkla cevap verebiliyoruz. 
 
Merkezi sistemlerde piyasada bana göre kaskad sistemlere doğru bir trend olduğunu düşünüyorum. Çünkü kaskad sistem, yoğuşmalı duvar tipi kazanlarla yapılıyor ve birden fazla kazanı bir arada çalıştırdığınız için ihtiyacınızın az olduğu günlerde bütün sistemi çalıştırmıyorsunuz. Örneğin, 4 tane 100 kilowattan oluşturduğunuz 400 kilowattlık bir merkezi sisteminiz varsa ve sisteminizin ihtiyacı o anda 100 kilowattsa, otomatik kontrol sadece bu 100 kilowattı çalıştırıyor. 100 kilowattan daha az ihtiyacınız varsa yine tek kazan kapasitesini modüle edip % 20’ye kadar indirilebiliyor. Yani isterseniz 400 kilowattlık bir sistemde siz 20 kilowatt çalıştırabiliyorsunuz, bütün sistemlerde kapasiteyi % 5’e kadar aşağıya çekebiliyorsunuz. Bunun anlamı aslında çok büyük, yani binaların ısı kayıpları dış hava sıcaklığına göre değişiyor. Örneğin hava artı 2 derece ise, size belki o binada 350 kilowatt lazım ya da  yarın hava sıcaklığı artı 10 derece olursa, belki 200 kilowatt lazım. Bir tane kazan koyduğunuz zaman bu kazan ya on-off çalışacak ya da üzerinde modülasyonlu brülör bile olsa toplam kapasitesinin yani 400 kilowattın % 20’sine kadar çekebilecek, 80 kilowatta çalışacak. Ancak burada kaskad uygularsak, 20 kilowatta kadar indirebiliyor olacağız. Böylelikle çok ciddi bir toplamda sistem veriminiz artıyor ve daha az yakıt harcıyorsunuz ve cihazlarınız da eskimiyor, daha az yoruluyor. Bütün bunları düşündüğünüz zaman kaskad sistem merkezi sistemlerde de bence çok iyi ve güzel bir çözüm. Piyasada da bu sistemlere doğru bir trend olduğunu görüyorum. Ayrıca, kombide bir değişim pazarı olduğu gibi merkezi sistemlerde de aynı şekilde bir değişim pazarı söz konusu olacaktır. Burada yine alternatif olarak döşeme tipi kazan yerine duvar tipi yoğuşmalı kaskad sistemler çok iyi birer alternatif olarak karşımıza çıkacaktır diye düşünüyorum. Yeni yönetmeliğe göre, yeni binalardaki merkezi sistemlerde herkes kullandığı kadar ödesin şeklinde bir yaklaşım da var. Bunun gerçekleşmesi için de pay ölçerler veya kalorimetreler kullanılmalı. Merkezi sistemde bir değişim söz konusu olduğunda, aynı şekilde daireler için de bir pay ölçer sistemine geçilerek bu paylaşımın kullanılma bazında dağıtılması da sağlanabilir, ki bu da bence sistemi çok daha mükemmel hale getirecektir. 
Hem kalorimetreler hem ısı pay ölçer cihazlar bizim ürün gamımızda mevcut ve bu cihazların satışına 2010 yılında başladık ama bu kavramlar da, bu cihazlar daha henüz çok yeni. Pazarda bu ürünler üzerine çok çalışmamız, tanıtımına vakit ayırmamız ve bu alanda yatırım yapmamız gerekiyor. Açıkçası bu konu biraz daha zaman istiyor. Biz bu alanda çalışmaya geçen senenin ortalarında başladık, bu sene de yine tanıtımlarımız bu cihazlarla ilgili olacak. Bayilerimiz de Isısan Akademi’de ısı pay ölçerler ve kalorimetrelerle ilgili eğitimler aldılar ve almaya devam ediyorlar. Bayiler dışında biz de ana şirket olarak üzerimize düşen görevleri yapmaya çalışıyoruz. Son kullanıcıya yönelik tanıtımlarla, reklamlarla, çeşitli pazarlama aktiviteleriyle bu konunun tüketici nezdinde anlaşılmasını sağlıyor, ayrıca direkt haberleşme ve çeşitli kullanıcı anketleri gibi yöntemlerle de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 
 
“Gaz dağıtım şirketleriyle ve kurumlarıyla yakın ilişkilerimizi sürdürüyoruz”
Gaz dağıtım şirketleriyle de yakın ilişkilerimiz var. İlk olarak onlarla teknolojik gelişmeleri paylaşıyoruz. Ayrıca standartlarla ilgili değişiklikler olduğu zaman, bu değişiklikler ile ilgili de belli bir teknik bilgi alışverişimiz gerçekleşiyor. Örneğin geçtiğimiz yıl UGETAM ile beraber servislerimiz için bir eğitim düzenledik ve UGETAM bizim yetkili servislerimize yangın güvenliği ve baca güvenliği gibi konuları merkeze alarak genel doğalgaz güvenlik eğitimleri verdi. Bu bir paket uygulamaydı ve o eğitimleri alan yetkili servislerle o eğitimlere kendi bünyemizde devam ettik. Bu tip aktivitelerimiz sürekli devam ediyor. 
 
“Isısan Akademi ile çok faydalı faaliyetlerde bulunuyoruz”
2010 yılında Isısan Akademi bünyesi altında yaklaşık 7500 kişiye eğitim verdik, bu sene bu sayıyı daha da yukarı çıkartmak istiyoruz. Bizim için Isısan Akademi çok önemli bir organizasyon ve kendi çapında bir marka oldu zaten. Burada sadece eğitim vermiyor, aynı zamanda mimarlara ve projecilere yönelik seminerler de düzenliyoruz. Aynı şekilde Isısan Akademi olarak sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve enstitüler ile beraber konferanslara ve seminerlere katılıyoruz. Özelikle yenilenebilir enerjiler ve alternatif sistemlerle ilgili tanıtım aktivitelerimizi de Akademi bünyesinde gerçekleştiriyoruz. Biz hep şunu söyledik, “biz bir sistem satıyoruz, sadece bir ürün satmıyoruz”, çünkü ürün sistemin bir parçası. Bizim sektöre iyi ürün, iyi montaj, iyi proje, iyi servis vermemiz lazım ve bu hizmetlerin hepsinin iyi olması gerekir, sadece birinin iyi olması yetmiyor. Çünkü burada toplam kaliteden bahsediyoruz ve toplam kalite de sistemin kalitesi aslında. Dolayısıyla biz eğitimlerimizde hem cihazları anlatıyoruz, hem de sistemleri anlatıyoruz. Bu sistem bir ısıtma tesisatı da olabiliyor, bir havalandırma tesisatı da olabiliyor, bir klima tesisatı da olabiliyor. Sadece bizim bayi ve servislerimize değil, üniversiteleri, meslek yüksek okullarını, endüstri meslek liselerini de dikkate alırsanız geleceğin makine mühendislerine, geleceğin mimarlarına da katkıda bulunmaya çalışıyoruz. 
 
“Güneş enerjisi ve ısı pompaları bizim için çok önemli”
2011 yılında gerek güneş enerjisi sistemleriyle ilgili, gerekse ısı pompalarıyla ilgili yaptığımız tanıtımlara devam edeceğiz, konferanslarda yer almaya çalışacağız, çünkü bu cihazlar tüm Bosch Termoteknik dünyası için çok önemli, zaten ürün gamımız da bu anlamda oldukça geniş. Güneş enerjisinde hem bireysel sistem olarak, hem de merkezi sistem olarak cihazlarımız mevcut. Örneğin bir hastanenin, bir fabrikanın veya bir otelin güneş enerjisinden sıcak su üretimini sağlayacak ürünlerimiz ile bu konuda hizmet verecek durumdayız. Aynı şekilde ürün gamımızda gerek hava kaynaklı, gerek toprak kaynaklı, gerekse de su kaynaklı tiplerde ısı pompalarımız var. Bu anlamda da ihtiyaçlar küçük de olsa büyük de olsa hepsine cevap verecek durumdayız. Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği içinde de yenilenebilir enerjilerle ilgili bir bölüm var. Bu belki biraz gözden kaçıyor veya merkezi sistem, bireysel sistem sınırı kadar çok gündeme gelmiyor ama yönetmelikte ticari binalarda 20.000 m²’nin üzerindeki ısı pompası alternatifinin sistem seçiminde muhakkak analiz edilmesini ve geri ödeme süresinin hesaplanmasını, eğer geri ödeme süresi 20 yıldan kısa ise bu sistemin çok ciddi bir alternatif olarak düşünülmesi gerektiğini yazıyor. Bu da aslında bence sektöre bir mesaj olarak alınmalı, çünkü bu yenilenebilir enerjiler hepimiz için çok önemli. Daha az fosil yakıt yakmak adına, yani daha az doğalgaz, daha az fuel oil tüketmek adına önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye olarak biz zaten bu yakıtları dışarıdan ithal ediyoruz ve para ödüyoruz. Dolayısıyla ekonomimiz için oldukça önemli bir yere sahip. Aynı zamanda, çevreyi korumak adına önemli olduğu da tartışılmaz. Küresel ısınmadaki en büyük etmenlerden bir tanesi karbondioksit emisyonları, çünkü bütün fosil yakıtların az veya çok bir karbondioksit emisyonu var. Doğalgazın karbondioksit emisyonu kömür kadar çok olmasa da, sıfır emisyona da sahip değil ne yazık ki. Sıfır emisyon ancak güneş enerjisinde mevcut. Bu anlamda Türkiye’nin güneşli gün sayısı bu kadar yüksek olduğu için şanslı bir konuma sahip ve güneş enerjisinin daha fazla ve etkin kullanılması gerekiyor. Güneş enerjisi sektörü Türkiye’de oldukça büyük bir pazara sahip ama daha da büyüyebilir, çünkü böyle bir potansiyeli var.
 
“Güneş enerjisi ve ısı pompası sektörünün büyümesi için teşvik gerekli”
Kullanımı yaygınlaştırmak için ise, bir bilinç oluşturmak gerekiyor diye düşünüyorum. Sahil kasabalarına baktığınız zaman bu bilincin biraz daha fazla oturmuş olduğunu görüyoruz ama her yerde maalesef yok. Dolayısıyla burada yine bize görev düşüyor ve bizim gibi firmaların bu alanda daha fazla tanıtım yapması ve bu sistemi daha fazla anlatması lazım. Diğer taraftan bunun yanında bir de teşvik mekanizması olsa, pazarın çok daha hızlı büyüyeceği kuşkusuz, o konuda da bir şeyler aktarmak isterim. Avrupa’daki ülkelerde güneş enerjisi pazarlarını inceliyorum ve birçok ülkede çok ciddi bir güneş enerjisi pazarı olduğunu görüyoruz ve bu pazarlar teşviklerle destekleniyor. Bu teşvik, bazı ülkelerde vergi iadesi şeklinde olabildiği gibi, bazı ülkelerde direkt yatırımın bir kısmının geri ödenmesi şeklinde de olabiliyor. Tabi bunların sonucunda o ülkelerdeki pazar da bir anda büyüyor. Portekiz veya İspanya’yı örnek olarak verebilirim. Aynı durum Almanya için de geçerli. Orta Avrupa’da güneşin az olduğu Almanya’da bile çok ciddi bir güneş enerjisi pazarı var, çünkü ciddi teşvikler var. ülkemizde de biz üreticiler olarak, satıcılar olarak üzerimize düşen vazifeyi yapmaya çalışıyoruz ama aynı şekilde bir teşvik mekanizması oluşturulabilirse, bunun pazarın büyümesi yönünde çok ciddi katkı koyacağını düşünüyorum. Aynı konu ısı pompası için de geçerli, çünkü bu pompalar elektrikle çalışıyor ve dolayısıyla bir fosil yakıt yakmıyor ve emisyon oluşturmuyor. Evet belki elektriği fosil yakıtla üretiyoruz ama elektriği de güneş enerjisinden ya da rüzgar enerjisinden elde edebiliriz. Böylelikle sıfır emisyonla elektrik üretimi sağlayabiliriz. Bu anlamda elektrik de aslında yenilenebilir enerji olarak düşünülüyor ve ısı pompaları da Avrupa’nın bazı ülkelerinde aynı şekilde teşviklerle destekleniyor ve teşvik olan ülkelerde de bu pazar büyüyor. Benim tahminim, Türkiye’de de bu teşvik mekanizması çalışabilirse, ısı pompası ve güneş enerjisi pazarı da daha da büyüyecektir. Biz Bosch Termoteknik olarak bu anlamda yatırımlarımıza devam ediyoruz. Her sene ürün gamımıza yeni ürünler eklemeye çalışıyoruz. Tanıtımlarımızı yapıyor, seminerlere katılıyoruz. 
 
“Ortadoğu ve Kafkasya bölgesinde de olumlu bir gidişat var”
2009 başından beri Ortadoğu ve Kafkasya bölgesi Türkiye’den yönetiliyor ve bu bölge için ayrı bir satış ekibimiz var. Daha önceden o bölge Almanya tarafından yönetiliyordu ve uzun yıllardır Bosch Termoteknik’in çalışmaları ve aktiviteleri orada sürüyordu. Ancak biz Türkiye olarak o bölgeye hem coğrafi hem de kültür olarak daha yakın olduğumuz için, bölgenin yönetimi 2009’da bize devredildi. Ancak ne yazık ki, 2009 yılında biz bu bölgeyi devraldıktan hemen sonra ekonomik kriz baş gösterdi ve potansiyeli yüksek olan Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Azerbaycan ve Gürcistan gibi ülkeler bu krizden ciddi oranda etkilendi, bu bizim açımızdan biraz şanssız bir durum oldu. 2010’da da yavaş yavaş bir düzelme söz konusu ama oradaki düzelme Türkiye’deki kadar hızlı değil, biraz daha yavaş bir çıkış var orada. Önümüzdeki yıllarda ben oradaki pazarlarda bir artış yaşanacağını düşünüyorum. 

 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Bir Ömür, Türkiye'nin İklimlendirme Sektörünün de Tarihi: YÜKSEL KÖKSAL Anlatıyor,

Üçüncü ve Son Bölüm: İSTANBUL ve TETİSAN TECRÜBEM'¦...
5 Kasım 2024

Murat Savcı; 'İzocam olarak, 59 yıldır yalıtım sektörüne liderlik etmenin gururunu yaşamaktayız'

İzocam, Yalıtım dergimizin düzenlediği Yalıtım Sektörü Başarı Ödülleri 2024'te 'Yılın Ses Yalıtımı Ürünü' ödülünü ve Çatı Cephe dergimiz ...
1 Ekim 2024

Özgen Gümrükçüler: "Perseus Rooftop Serisi ile İmbat, İklimlendirme Sektöründe Yeni Bir Dönem Başlatıyor"

İmbat Perseus Rooftop serisini ve İmbat'ın sektördeki konumunu İmbat Yurtdışı Satış Müdürü Özgen Gümrükçüler ile konuştuk...
1 Ekim 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.