"o' t:: .. :E ·;;; ·e, .. Q Mesela hiç bir lisans almadık. Türk sanayiciler lisans alarak bir yere gelme politikasını gütmüştür her zaman. Bana göre bu büyük bir risktir. Bu sanayiciler kendi Ar-Ge'lerini kurmadılar, kendi üretkenliklerini geliştirmediler. Üretkenliği gelişmiş bir dünya ülkesinin lisansını aldılar ve onların üretkenliğinin gelişmesi için onları finanse ettiler. Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerin kaderi budur. Zaten fakiriz, bir de birilerini finanse ediyoruz. Böyle bir mantık olabilir mil Fakirsen kendi kendine yetmeyi öğreneceksin. Tesisat, ısıtma, doğal gaz ve kojenerasyon alanlannda da çalışıyoruz. 23 ayrı sistemde 4000' i aşkın iiriin çeşidi üretiyoruz, 43 adet !s,alite ş_ertlflkasına sahibiz, 14 adet pltentlmiz \lal' w daha da önemlisi dünya otorltelerfnce iirelllınesl imkansız denilen bir basınçta boru üreterek bir dünya rekoruna imza atmış durumdayız. Tabii son olarak bir de Dünya Genç Girişimci İşadamı Yarışması'nda Büyük Ödül'ün sahibi olduk. Tüm bu güzel gelişmeler bizleri ve çevremizdeki herkesi çok mutlu etti. Örneğin bize makina satan Awsturyalı bir firma, aldığımız birincilik için "tanıdığımız, müşterimiz olan bir firma dünya birincisi oldu diye" duyduklan memnuniyeti dile getiren bir yazı yazmıştı. Ödül Süreci... "Dünya Genç Girişimci İşadamı Yarışması"nda birinciliği Türkiye'ye daha önce İzzet Garih getirmişti. Tüm dünyada üçüncü dünya ülkeleri arasında Türkiye'ye bu ödülün iki kez denk gelmiş olması büyük ve güzel bir olay gerçekten. Bu tip bir olayda yani sektörden bir birinci çıkbğında sektörün buna sahiplenmesi gerek bence. Fakat üzülerek söylüyorum, sektör yayınlarında "Bizim sektörden dünya birincisi çıkb" diye bir başlık görmedim. Bugün Dizayn, lisans almadığı halde lisans verir bir duruma gelmiştir. Biri Avrupa, bir diğeri ise Asya ülkesi olan iki ülkeye lisans verilmiştir. Bu çizgiye gelmek adına ilk günlerde büyük mücadeleler verdik. İlk günler hep zordur; ilk işi almanın en zor olduğu gibi. Türkiye de 3 şekilde görücüye çıkmış bir firmayız. Uluslararası akredite olmuş pek çok laboratuvarda bütün ürünlerimizi test ettik. Bazılarını akredite olmuş birkaç ayrı laboratuvarda test ettik. Bir tane laboratuvar yeterli olmasına rağmen tatmin olmadılar. Bir te t bir yıl sürüyor. Yılda üç kere depolarımızı açma yetkileri olacak şekilde geliyorlar. Ülkelerinden çıktıkları andan döndükleri ana kadarki bütün masraflarını bize finanse ettiriyorlar. Her geldiklerinde ·;;; � 166 istedikleri numuneyi alıyor ve teste bağlıyorlar; 4 yıl devam ediyor. Bunu şöyle açıklayayım. Bir yılda üç kere geliyorlar. Aynı anda 4 numunemiz testten geçiriliyor. Her numune 50 bin dolara test ediliyor. Korkunç bir rakam bu. Şu ana kadar sadece sertifikalara 1 milyon 330 bin dolar harcadık ama bu rakam sadece bir yıl için geçerliydi. Türkiye'de başka bir firmada böyle bir çalışma yok. Biz bu paraları ödüyoruz. İlk başta "Kolay değil Avrupa'dan sertifika almak" diyerek önümüzü kesmek isteyenler oldu. Bu bir görücüye çıkma meselesi. Bunu yaptığınız zaman şeffaflık oluşuyor, kamuflaj kalkıyor. Kamuflaj kalkınca kendinizi gizleyemiyorsunuz, ayıplarınız ortaya çıkıyor. O zaman da ayıplarınızı ortadan kaldırıyorsunuz ve gelişme sağfanıyor. Sistem böyle çalışır. Bunu iyi kavramak ve anlatmak lazım. Biz de gelişme döngüsünü çalıştırdık. Birinci görücüye çıkışımız ürünlerimizle oldu. İkincisi ise mali yapılarımızla. Berrak bir şekilde gücümüzü, mali kaynaklarımızı, kar ve zararlarımızı ortaya koyduk. Üçüncü olarak ise firmamızı komple ortaya koydük. Gerek Türkiye birinciliği sırasında, g� dünya birinciliği sırasında adam akıllı mercek altına alındık. Burada gerçek, bütüne yayılmış, komple bir üretkenlik görmek istiyorlar. Biz Dizayn', bir bütün olarak orada sunduk. Altı ana başlık, beşer alt başlığı yan yana getirdik. Orada otuz başlığın içerisinde en yüksek ciroyu sağlayan biz değildik. 400-500 milyon dolar ciro sağlayanlar davardı. En yüksek teknolojiyi de biz üretmiyoruz; Almanya, Hollanda Kanada gibi dünya devleri ordaydı; ve bütün bu şartlar altında en yüksek puanı biz aldık. Yani firmamızı adam akıllı görücüye çıkarttık ve başarılı görüldü. Yolumuza bundan sonra da devam edeceğiz ve bunu ödül almak için değil, gelecek için yapacağız. İş dünyasında pireyle devin ortaklığı olmaz; ama küçük dev ile büyük devin olur. Önce küçük de olsa bir dev olmak gerek. Bu açıdan bakıldığında dünyada ölçek ekonomisi çalışıyor, Türkiye'de ise iyi çalışmadığını söyleyebilirim. Bizim sektörde milyar dolarlık firmalar var. Bu firmalarla birlikte yürümeniz gerekiyor. Biz, bu firmaları dahi aşabileceğimizi biliyoruz. Kendimizi ispatladıktan sonra kendimize olan güvenimiz arttı. Zaten saygınlığı, akademik programı olan bir firmayız. Biliyorsunuz üniversite öğrencilerine tez konuları veriyoruz, 18 tane makalemiz,14 tane patentimiz var. Bütün bunlar bizim küçük bir üniversite gibi çalıştığımızı gösteriyor. Akademik söylemleri olan birinin yalan söylemesi çok zordur. En az yalanı onlar söylerler; çünkü onlar kaynakça geliştirmeden bir şey yapamazlar, bu gelişen bir kültürdür. Bizim de yaptığımız her işin arka planı doludur. Gördüğümüz itibarın da sürekliliği böylece sağlanmış oluyor. Bunu sağlamak çok zordur. Söylemlerimizin arkasını doldurmak, onları belgelemek adına bazen yüklü paralar harcıyoruz. Mesele bizim inanmamız değil, ürünümüz, firmamız hakkında kitleleri sürüklememiz. "Kurum ön planda olmalı, kişiler değil..." Türkiye'de kurumsal anlamda bir büyüme ihtiyacı var. Kurumların büyümesi için, yeni yüzler ortaya çıkmalı. Bu büyüme ülkede yaşayanların menfaatine olacaktır. Yaptığınız herşey ülke adına eyleme dönüşüyor. Bunu bazıları bilerek bazıları ise bilmeden yapıyor. Ben kendi adıma bunu bilerek, kendimi görevli gibi görerek yapıyorum; bunun böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Birilerinin risk alması gerekiyor. Oysa ülkemizde bunu yapabilen insan sayısı az. Dünya bir bugüne risk alarak gelmiştir. Her bir zaman diliminin kendine g.. eri var. Risk almayı üstlenecek kişilerl ini gündüzüne katması, özel hayabn olmaması gerekiyor. "Özel hayab ofm da buna yaşam mı deni r?" Tercih �eJı.si ! Bundan haz duyulduğunda bu�fcalltıltJörünüyor insana; çok daha mutlu olfi,,orsunuz. Başarı tek kişiyle olmaz; çalışanların, belki de on binlerin sayesinde olur. Başarımızda, ürünümüzü satma ve iirünümüze yatırım yapma lütfunda bulunmuş bayilerimizin katkısı vardır. Bizim ürünlerimizi alma, bizi seçme lütfunda bulunan müşterilerimizin katkıları vardır. Pozitif mesajlarını bizden esirgemeyin binlerce insanın katkısı var. Dolayısıyla başarımız tek kişiye atfedilemez. Kocaman bir kitleyi kapsar. Firmalar belli döneme kadar büyümesine devam eder, belli dönemlerde kırılma noktaları olur. Ciromuzun % 4'ünü Ar-Ge çalışmalarına ayırıyoruz. Bunu krizlerde filan bırakmayı düşünmedik, Ar-Ge'yi hiç durdurmadık. Krizler herkesi fakirleştiriyor, bizi de fakirleştirdi ama Ar-Ge'ye ayırdığımız kaynağı hiçbir zaman fazla küçültmüyoruz. Yurtdışı satışlarımız katlanarak büyüyor. Dünyanın pek çok ülkesinde gerçekten bir markayız. Türkiye'de en büyük değiliz belki ama en iyi marka olarak gösterildik. Satışta da en iyi markayız. Buna rağmen Türkiye'de piyasaya en son giren firmalardan biriyiz. Dünyaya baktığınız zaman ise korkunç güçlü olduğunu görüyorsunuz. Benim bile bazen hayallerimi zorluyor. Biz bu başarıyı elde edip basın toplantısı ile dünyaya duyurduğumuzda, Türkiye'nin bundan çok mutlu olacağını düşündüm ama bu olmadı; bu başarıya sahiplenilmedi. Yine de bu ödülü almış olmaktan firmam ve Türkiye adına gururluyuz.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=