Tesisat Dergisi 82. Sayı (Ekim 2002)

'/ ' "Elimde olsa, tüm insanların, çevrelerine daha fazla sevgiyle bakmasını sağlardım. İnsanların içindeki sevgiyi büyütürdüm. Bu romantizm değil ; bunu saygı adına da yapmak isterdim. Sevgi saygıyı getirir. İnsanların içinde yeterince sevgi var. Ama kullandıkları bölümü çok az. Ben insanlara \.. güveniyorum" / Rüknettin Küçükçalı, iyi bir sporcu. İlgilendiği sporlar arasında futbol ilk sırayı alırken, üniversitede Altınmızrak takımında, 2. amatör kümede basketbol oynamış. Voleybol ve masatenisi ile ilgilenmiş. Hatta ilgilenmekten öteye gidip, spor klübünde 3 yıl idarecilik yaparak, üniversite içerisinde futbol ve basketbol turnuvalarının organizasyonunu yapmış. Bu faaliyetleri hala sürüyor; haftada iki gün futbol, iki gün de tenis oynuyor, kayak ile ilgileniyor. Ama futbol, onun için önceliğini koruyor ve koyu olmasa da "iyi" bir Beşiktaş taraftarı olan Rüknettin Bey, herşeye rağmen "iyi oynayan kazans111" diyenlerden. "Spor, kurallar çerçevesinde kazanmayı öğretir" diyen Küçükçalı, takım sporlarının eğitimin bir parçası olduğunu düşünerek, yetenekleri s111ırlı olsa da, iyi bir kondüsyon ile sıkı bir mücadele verilebileceğini kendisiyle örnekliyor. İstanbul Tenis Klübü'ne, Beşiktaş Spor Klübü'ne ve İstanbul Teknik Üniversitesi Spor Klübü'ne üye olan Rüknettin Bey, ileride vakit bulabilirse İTÜ Spor Klübü'nde çalışmayı arzuluyor. Üniversite yıllarında dans yarışması hazırlıkları, klasik Türk müziği korosu (Ahmet Arısoy'un zorlaması ile altı ay çalışmış), folklör gösterileri l I O farklı yöresel oyun ve batı müziğine ayırdığı sürelerin çok zevkli olduğunu, müziğin kendisi için bugün de çok önemli olduğunu söylüyor. Rüknettin Bey'in dolu olmayan günü yok gibi. Pazar günlerini ailece gittikleri -ki hayat111da büyük ve önemli bir yer tutan arkadaşları da bu aileye dahildoğa gezilerine ayırıyor. Yaşamını çevresindekiler ile birlikte bir bütün olarak değerlendiren Rüknettin Bey'in en kıymet verdiği şeyin bu birliktelik olduğunu görmek çok zor değil. Sevdiği uğraşlar arasında ağaç dikmek gibi bir tutkusu var. Her yıl, yer ayrımı yapmadan 1500-2000 civarında ağaç diktiklerini, bununla kalmayıp, bu ağaçların bakımını da üstlendiklerini öğreniyoruz kendisinden. Rüknettin Küçükçalı'nın bilmediğimiz bir yönü de, profesyonel bir gezgin olması. Katıldığı ASHRAE toplantıları dış111da, arkadaşları ile birlikte çıktığı seyahatlerde, gizli bir maceraperestliğin, ama planlı bir gezginin izleri görülüyor. Gittiği ülkede, konfor peşinde koşmaktansa, oradaki kültürün gereklerine göre yaşamayı tercih ediyor. Bir minibüs kiralayarak 4 hafta boyunca Avrupa'yı gezdiği, yine arkadaşları ile birlikte kiraladıkları minibüs ile Amerika'nın pek çok şehrini gezdikleri doğa turları ile kilometrelerce yol yaptığı seyahatler ilgi çekici. Fakat bizim de dikkatimizi çeken ve aralarında Rüknettin Bey'in de en değişik bulduğu seyahati Kuzey Kutbu'na yaptıkları yolculuk olmuş. Rüknettin Bey, bugün pek çok insanın yaşadığı sürece görmek istediği yegane şeylerden biri olan "Kuzey Işıkları"nı seyretme şansına erenlerden biri. Modayı kızı ve yak111 arkadaşları vasıtasıyla zorla takip ettirildiğini söyleyen Rüknettin bey, hep görmeye alışık olduğumuz sinekkaydı traşlı, kravatlı tiplemenin aksine, ne kravat takmayı, ne de traş olmayı seviyor. Üniversitede iki sene sakal bırakmış ve bundan oldukça hoşnut kalmış ama bugün sadece Pazar günleri bu rahatı bulabiliyor. "Sabahları afyonu geç patlayan" biri olarak özeleştiri yapan Rüknettin Bey, kendisine sabah saat I O'dan önce, acil bir şey olmadığı takdirde yaklaşılmasını pek sağlıklı bulmuyor. Bunun yanı sıra sahip olduğu ve değiştiremediği bir huyu da zorlayıcılık. Çok sevdiği ve güzel bulduğu şeyleri arkadaşları ile paylaşmada fazla ısrarcı olabiliyor. Üniversite ve lise yıllar111dan gelen 12 arkadaşı ile birlikte büyük bir aile gibi yaşıyorlar. "Arkadaşlarımın hepsi zor ve dirençli tipler. Ancak ortak özellikleri dürüst olmaları ve içlerinde taşıdıkları büyük sevgi." diyor. Çabuk sinirlenen bir yapıya sahip olmasına rağmen, arkasında problem bırakmayı sevmiyor, konuşarak bu problemi çözmenin en iyisi olduğunu düşünüyor. "Basitleştirilmiş yaşamı seviyorum" diyen Rüknettin Bey; bir takım dolambaçlı yollardan değil, direkt olarak problemi çözmeye yönelik çalışmanın en doğrusu olduğunu düşünüyor. Ve bu huyundan olsa gerek, çok değer verdiği arkadaşları Rüknettin Beyi "pi" olarak tanımlıyor; matematikte pi sayısı olmadan hiçbir şeyin yapılamaması örneğini alarak... Ve Rüknettin Bey'e son bir soru daha sorduk: "Elinize bir fırsat verilse hayatta neyi değiştirmek isterdiniz?" Aldığımız yanıt, onu yüzeysel olarak tanıyan insanları şaşırtacak tarzda oldu: "Elimde olsa, tüm insanların, çevrelerine daha fazla sevgiyle bakmasını sağlardım. İnsanların içindeki sevgiyi büyütürdüm. Bu romantizm değil; bunu saygı ad111a yapmak isterdim. Sevgi, saygıyı ve güveni getirir. İnsanların içinde yeterince sevgi var. Ama kullandıkları bölümü çok az. İnsanların içlerindeki sevgi potansiyelini daha çok kullanmalarını isterdim. Ben insanlara güveniyorum." [tJ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=