Tesisat Dergisi 79. Sayı (Temmuz 2002)

- BARBAROS DEMİRALP - ■ Sarışın güzelliğinin farkında olarak, özgüvenin doruklarında bardan içeri girdi. Tabureye oturdu ve çantasından bir sigara çıkardı, aynı anda 6 çakmak yandı. Şu erkekler ne alemdi. Yatırı mcı iş merkezi kompleksi işi için teklif toplamaya başlamıştı. İşler i yi gidiyordu, eğer danışmanının sözünü dinlese 4 mil yon dolara, 4 firmadan teklif alarak bu işi yaptırabilecekti. Oysa şimdi 28 firma teklif veriyordu ve fi yatlar 2 mi lyon dolar seviyelerinde idi. Parayı sokakta mı bul muştu? Ne akıllı adamdı, kendine hayranl ık duyarak viskisinden bir yudum aldı. Artık danışmana da gereksinimi yoktu. Müteahhit Cemal, zarfı kapamadan önce teklife son bir kez göz attı. Aslında maliyet 2 milyon 60 bin dolardı. Gerçi biraz spesiikasyonları zorlam lendirmişti ama olsun, nasılsa b i r ışş,eaklitledrenaiştvifelerrei ndieiğkenra ederdi. Hem işveren artık danışmanın görevine de son vermişti; at koşturacak meydan genişlemişti. Ayrıca elindeki işler de şu anda bitmek üzere idi, bu işi alırsa genel giderlerinin bir kısmını karşılardı. 2.600.000 rakamının üstünü çizdi ve sekreterine komut verdi "2.500.000 olarak düzeltip, hemen masama getirin." Hasan'ın işleri bu ara iyice kötü idi. Personeli yarıya d u üşürürken, geride kalanların ücretlerine de aynı ygulamayı yapmıştı. Acil işe ihtiyacı vardı ve bu teklifi en doğru biçimde vererek işi almalı ydı. İşi alınca asgari ücretle çalışmaya razı yüzlerce mühendis vardı. Zaten Cemal denilen namussuz da ayn ı yöntemleri uygulamıyor muydu? Hem o kriz sırası nda işleri olduğu için ne kadar rahattı. Bu işi ona kaptırmaması gerekti. Gözünü kararttı ve 2.300.000 yazarak zarfı kapattı. Rıza Bey, son bir kez daha satıcılara döndü. Bakın bu iş kesin benim olacak, o/o60 iskonto ile giri yorum haberiniz olsun dedi. Biraz fazla zorlamıştı ama olsun. Geçen sefer o/o50 iskonto yapmamışlar mıydı? Gerçi işletmeye aldıktan sonra yaşanılan problemlerin bu fiyatlardan kaynaklandığını zaman zaman aklından geçirmiyor değildi. Ama elinde olan birşey yoktu; o bir iş adamı idi ve oyunu kuralına göre oynaması gerekirdi. Zaten Cemal ve Hasan da aynı yöntemleri uygulamıyor muydu? Hem işe başlayınca verilecek o/o1 O avansla bir parça da soluklanacaktı. 2.100.000 yazdı ve zarfı kapattı. Turan Beyin kaybedecek bir şeyi yoktu, bu işi kesinlikle al malı ydı, 2.000.000 yazdı ve teklifini verdi. Sonuçta ihale son kırı mlarla, 1.800.000'e herhangi birisinde kaldı. İş bitirildi, iş merkezindeki her büro, ofis, dükkan doldu. İşletme esnasında birtakı m sorular olsa da, şu an için büyük şikayetler yok. Bekleyelim, görelim. Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu. John Nash, "rekabette kazanan ol maz" diyor. Peki kim kazandı? Kimler kaybetti? Genç Nash, kuramını ortaya attıktan yaklaşık 35 yıl sonra Nobel Ödülü'nü kazandı. Çünkü kuramı hayata geçirilmiş ve sonuçları alınmıştı. Gerçi bardaki sarışına ilgi göstermemek için, öncelikle barda olmak gerekeceğini çoğumuz göz ardı etsekte, barda bulunması gerekenler genç Nash'in kuramını hiç de yabana atmamışlardı . 1950-1980 arası, iletişim bu kadar yoğun değilken, küreselleşme bir kelime olarak dahi zikredilmez iken, ülkemizde Nash'in teorisini duyan, bilen ve hayata geçiren birisi var mı diye hiç düşündünüz mü? İnanın ben de düşünmemiştim. Ama o zaman ki konjonktörde emparyalizm uzantıları tröstlerin, rekabet zahiri görüntüsü altında, aslında aralarındaki konsensus dahilinde pazardaki davranışları belirlediklerini, maniple ettiklerini çoğumuz aklı mızdan geçirmişizdir. Fakat belki de Nash'in adını bilmeden, yaşadığından bile habersiz olduğunu sandığı m birisi, kuramını bilfiil hayata geçiren en önemli pratisyendi. Evet, İnci Baba'dan söz ediyorum. "Bu iş senin, bu iş onun, diğeri de şunun" di yen, fiyatları da belirleyen İnci Baba'dan. Yaşadığı süre içerisinde Başbakanlarla randevusuz görüşebilecek kadar erk sahibi olan İnci Baba'dan. Organizasyon dehası İnci Baba'dan. Yaşasaydı ülkemizde yüzyı l ın organizatörü ödülünü alması gereken İnci Baba'dan. Tesisat sektörü olarak aşırı rekabetten en fazla etkilenen sektör olduğumuzu düşünüyorum. Rekabette kazanan yok, kural da yok. İki şeye gereksinimimiz var; 1. Bilinçli yatırı mcıya 2. Yeni bir İnci Baba' ya. Bilinçli yatırı mcı şi mdilik ütopya; ya sermayenin rafineleşmesini bekleyeceğiz ya da yatırı m ve standartları i le oyunu kuralına göre oynamaya zorlayacak AB entegrasyonunu. Peki İnci Baba rolünü kim ya da kimler üstlenmeli? Ne dersiniz hep birlikte "Akıl Oyunları" filmini bir kez daha seyredelim mi? � TESİSAT DERGİSİ .. SAYI 79 TEMMUZ2002

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=