niteliklere yönelmelidir. Esasen nüfusu muzun o/o70'i Avrupa Birliği'ne girmek istemekte, neden olarak da aş ve iş ara yışı öne sürülmektedir. Bu çoğunluğun hemen hemen büyük bir kısmı Avrupa Birliği'nin istediği standartlar ve yaşam düzeyine ulaşmamış sade vatandaşlar olmakla birlikte, içgüdüleri ile toplumsal refah arayışı içine girmiş kişilerdir. Bu nedenle halkımız akılcı bir yaklaşımla ileri ülkelerin kendilerine çağdaş mede niyetin kapılarını açacağına, çocuklarının geleceğini güven altına alacak larına inanmaktadırlar. Diğer taraftan; diplomalı, aydın kesimin bir bölümü, Avrupa Birliği'ne doğru veya yanlış gerekçelerle karşı olmakta, bazıları ise gelişmekte olan bu ülkenin çöplüğünde horoz kalmanın vazgeçilmez ayrıcalığını korumaya çalışmaktadır. Gerçekçi bir bakış ile ülkemizde geçim sıkıntısı çeken toplumun tercihi doğrultusunda küreselleşme amaçlı gündeme gelen Avrupa Birliği'ne girmemizde yararlar görülmektedir. İşsiz, evsiz vatandaşlar hiç olmazsa kırk yıl önce Almanya'ya giden vatandaşlarımız gibi başlangıçta zor bir dönem sonunda erişmek istedikleri yaşam düzeylerine ulaşacaklar, çocuk larının geleceklerini garanti altına alarak onların bireysel yeteneklerini sergileme imkanını bulacaklardır. Küreselleşme ortamında; ülkede söz sahibi olan üniversite mezunu, meslek sahibi, kamu ve özel sektörde çalışan hizmet elemanları, işveren, yöneten, iş yapan kesimleri sorunlarla karşılaşa caktır. Dünya Ticaret Örgütü'nün kuralları doğrultusunda taahhüt ettiğimiz serbest hizmet dolaşım uygulamasında temel koşul olan uluslararası standart ları n geçerliliği dikkate alındığı taktirde; aydınlarımızın, deneyim, üretim yetersizliği gibi eksik yönleri gündeme gelecek, zorluklarla karşılaşılacaktır. Serbest hizmet dolaşım ortamında gelişmiş ülkelerden ülkemize hiçbir zaman, bakkal, şoför, garson, temizlik elemanı, işçi vb. gelmeyecektir. Aksine yatırı mcılarla birlikte gelecek sanayiciler, müşavir ve mühendislik kuruluşları, müteahhitler, üretici ve uygulayıcılar, bilgi ve deneyimleri ile ön plana çıkacak, benzer tarzda hizmet sektöründe Serbest hizmet dolaşım ortaımıula gelişmiş ülkelerden ülkemize lıiçbir zaman, bakkal, şoföı; garson, temizlik elemanı, işçi vb. gelmeyecektir. Aksiııe yatırımcılarla birlikte gelecek sanayicileı; müşavir ve ıııülıendislik kuruluşları, mütealılıitler, üretici ve uygulayıcılar, bilgi ve deneyimleri ile öıı plaııa çık"cak, özellikle akademisyenler ülke elemanları ile rekabet içinde yarışacaklardır. doktorlar, mühendisler, hukukçular, mali müşavirler, diş hekimleri, eczacılar ve özellikle akademisyenler ülke elemanları ile rekabet içinde yarı şa caklardır. Bu duruma önlem olarak iş sınırlamaları, meslek odaları kayıt şartları, yetkililerce verilecek uzmanlık belgeleri, yetkinlik sertifikaları , mahalli lisan avantajları zamanla yeterli olmaya caktır. Aksine, yabancı yatırımcılar kısa bir zamanda kaliteli ve nitelikli üretim leriyle, profesyonel yapabilirlik standartlarını gündeme getirerek pazarı ele geçireceklerdir. Dolayısı yla bu koşullara ülkemizin hazırlıklı olması gerek mektedir. Bu amaçla bireylerin eğitimli, bilgili, deneyimli, becerikli ve sorumlu profesyoneller olması zorunludur. Ayrıca ülkemizin yasa ve mevzuatta, mevcut ülke koşullarında, Avrupa standartlarına uyumlu değişimi ve demokrasi ilkelerine uygun hukuk devleti kuralları çerçevesinde hizmet sektörünün güçlen dirilmesi sağlanmalıdır. t Daha İyi Yönetim, Yeniden Yapılanma Siyasi otoritenin, içinde bulunduğu çıkmazı n yarattığı güvensizlik sonucu konuşan Türkiye'de "daha iyi bir yönetim ve yeniden yapılanma" sorunu TESİSATDERGİSİ .. SAYI 78 HAZİRAN2002 gündeme gelmektedir. Vakıf 2001 toplantılarında, başta 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Çiller ve Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Baykal'ı n bu konudaki görüşleri ile konuyu gündeme getiren VakıfYönetim Kurulu Başkan ve üyelerin sunumları dikkatle değerlen dirildiği takdirde görüleceği üzere, öncelikli partiler yasasının, seçim kanu nunun ve devlet yönetim ve yaptırımlarınındüzeltilmesiönerilmekte, demok rasi ilkelerine uygun hukuk devleti temaları işlenmektedir. Diğer taraftan; Başbakan Ecevit, yardımcıları Bahçeli ve Yılmaz ile Bakanların, Bağımsız Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, siyasi parti liderlerinin, milletvekillerinin söylemleri de aynı doğrultuda görüşler içermekte, üstelik devleti yönetenler, bürokratik yapı dan şikayet etmektedirler. Dikkat edildiği takdirde görüleceği üzere genellikle ülkenin yönetiminde, politikasında önemli rol oynamış olan bu kişilerin bugüne kadar ele alamadıkları "Yeniden Yapılanma" konusunda somut bir öneri gündeme gelmemekte, sorunlar genel görüşlerle değerlendiril mektedir. Bu çerçevede insan ister istemez, Türkiye'nin NATO üyesi oluşundan itibaren, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyeleri arasında yer aldığını, Ortak Pazarın 1970 Roma Antlaşması'nı imzaladığı nı, Gümrük Birliği'ne girişimizi hatırlamakta; ayrıca Turgut Özal ile başlayan hızlı büyüme ve gelişim süreci içinde bugüne dek bilgi toplumu olmamanın sıkıntıları çekilmektedir. Bugün ise batılıların otuz yıl önce Roma Antlaşması 'nda, "mevzuatınızı uluslara rası standartlara uyumlu hale getirin" uyarısı karşısında 2002 yılında harekete geçerek, Avrupa Birliği'ne uyum amaçlı apar topar, bilinçsizce yapılan yasa ve yönetmelik hazırlıkları, sorunları içinden çı kılmaz hale dönüştürmektedir. Eğitim seferberliğini yapmamış, bilim ve teknolojiden uzak; diplomalı aydı nları bilim veteknolojiden uzaklaştırmış, genç nesillere güvenip onların önünü açmamış bir ülke olarak; doğal afetler, ekonomik kriz, güvensiz yönetim ile
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=