•• •• •• GORUNUM VIEW ■ Celal Okutan t Ekonomik Krizin Etkili Dalgaları 1 Kriz sonrası karşılaşılan toplumsal sorunların çözümündeki zorluklar yeni yeni görülmeye başlanmıştır. Ülkemizin yeniden yapılaşma amaçlı girişimlerinde gündeme gelen görüşler çok farklı boyutlarda olmakla kalmayıp, şekil, biçim ve renkleri ile de değişik yöntemler sergilemektedir. Ekonomik krizin etkilerini azaltma amaçlı finansal önlemlerin, reel sektörde üretimi teşvike dönüşümünün çok zor olacağı anlaşılmaktadır. Devleti küçültmek, bürokratik oligarşiyi kaldırmak, sivil toplum kuruluşlarını güçlendirmek, demokrasi ilkelerine uygun katılımcı olmak bir çırpıda kolay olmadığı gibi, Avrupa Birliği kriterlerine uygun toplu yaşam düzeyine erişemeyeceğimiz yavaş yavaş görülmektedir. Krizde ana sorun; toplumun devlete güveninin sarsılmasıdır. Kamu yönetiminde, yasama, yargı ve yürütme organlarının icraatından başlayarak siyasi otorite, parlementove siyasi partilere kadar uzanan çizgide çözülmüşlüğün tedavisi, ister istemez toplum tarafından toplumsal sorumluluk içinde ele alınmalıdır. Bu yaklaşımda çıkar çatışmaları ve fraksiyonlar doğal karşılanmalıdır. Buna karşın hukuk devleti olmak, insan haklarını korumak, etik kuralları tesis etmek yeterli sayılmamalı, amaç; toplumsal kuralları doğru koymak, hedefleri belirlemek suretiyle sistemde "sorumluluğu" geçerli kılmak olmalıdır. Kriz devleti yıpratmıştır. Saygınlığın yanı sıra kaybedilen güç dikkate alındığında, devletten bekletiler yetersiz, eksik ve başarısız •Krizde ana sorun; toplumun devlete güveninin sarsılmasıdır. Kamu yönetiminde, yasama, yargı ve yürütme organlarının icraatından başlayarak siyasi otorite, parlemento ve siyasi partilere kadar uzanan çizgide çözülmüşlüğün tedavisi, ister istemez toplum tarafından, toplumsal sorumluluk içinde ele alınmalıdır. Amaç; toplumsal kuralları doğru koymak, hedefleri belirlemek suretiyle sistemde "sorumluluğu " geçerli kılmak olmalıdır., TESİSAT DERGİSİ 111111 SAYI 76 NİSAN 2002 kalmaktadır. Bu durumda ekonomik kriz dalgaları daha güçlü şekilde özel sektöre yansıyacaktır. Bilim ve teknolojiden uzak bir toplum nazarında işbirlikçi, çıkarcı, rant amaçlı görünen üreticilerin temsil ettiği özel sektörde kriz daha ağır ve tahripkar olacaktır. Sermayesinin o/o40'ını kaybederek fakirleştiği söylenen üretici/yatırımcı sektör, ilk etapta faiz gelirlerini, borsa kazançlarını, üretim dışı kazançlarını kaybetmiş, şimdi öz varlıklarını yemeğe başlamıştır. Bu durum ülkenin küçülmesine neden olmakla kalmayıp, ekonomide daha büyük kaosa neden olabilir. Diğer taraftan hizmetsektörü, esasen iş akışı ile beslenmeyen, yeterince değerlendirilemeyip hakkını alamayan bir sektör iken; 2,5 milyon işsizle karşı karşıya kalmış, hizmet bedelleri tabana vurmuş, kalite, nitelik bir kenara itilmiş, profesyonel sorumluluk gözardı edilmiştir. Bu ortam içinde siyasi otorite tarafından AB kriterlerine uyum amaçlı yasalar başlığında, temel ilkelerden uzak; yaptırım gücü olmayan, tanımlarla yetersiz kurallar uygulamaya konulmaktadır. Örneğin "Yeni İhale Kanunu" tarafsız bir yasa görünümünün yanı sıra, ayrıntılarının belirsiz olması nedeniyle yetersiz sayılabilir. Anahtar teslimi ihalelerde "projesi olmayan ihale yapılmayacak" denirken, "projenin tanımı" bile çokları için kesinlik kazanmamış sayılır. Şartnameleri, spektleri, standartları, normları olmayan, detayları alışılmış usulleri aşamayan projeler ile anahtar teslimi ihalelerin yapılması olanaksızdır. Ayrıca sistemin mükemmel çalışır halde tesliminin beklenmesi en hafifinden yanlış bir yaklaşım olmaktadır. Bu sorunlara karşın, öncelikle ihale yüksek kurumunu teşkil etmek, üyelerini atamak bürokratik oligarşinin güzel bir örneği sayılmalıdır. Bu kurumun organizasyonunda teşkil edilecek alt komisyonlarla veya
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=