Tesisat Dergisi 74. Sayı (Şubat 2002)

ayrıca bu mümessiller inşaat sektörü için yeni teknoloji transferi sağlanmıştır. Yerli sanayinin bu koşullarda batı düzeyine ulaşması çok zor olduğundan imalat sektörümüz sorunlarla karşılaşmış, çok azı reorganize olarak kaliteyi yükseltip, ISO ve EUROVENT standartları ve CE sertifikaları almaya başlamıştır. Buna karşın sınırsız ithalat, batı menşeli bir çok malzemenin pazarda yer almasını sağlamış, ithal mallarında kalite ayrımı yapılmamış, bir çok yetersiz ürün yerli üretimin altında bir bedelle piyasayı alt üst etmiş, güvensizlik yaratmış, kaliteli ürünler ise pazarlama amaçlı fiyatlarını aşağı çekmek suretiyle yerli imalatın gelişimini önlemiştir. Bu sonuç ilk bakışta global ekonominin serbest rekabet ortamında doğal görünse de, Avrupa Birliği'ne girişimizde ve EURO para birimine dönüşümüzde karşılaşılacak sorunları şimdiden görmek ve önlem almak gerekir. Özellikle uzun yıllar sorun haline gelen Bayındırlık birim fiyatlarını toptan geçersiz kılıp, yeni bir mevzuatı hazırlamak zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır. Esasen bu yöntemi 1970 AB Roma anlaşmasında taahhüd etmiş bir ülke durumundayız. t İnşaat Sektörü Demokrasi ile yönetilen toplumlarda bireylerin vazgeçilmez hakkı, örgütlenme ve örgütlere üye olma hakkıdır. Bu uygulama ile kişiler, sivil toplum kuruluşlarını, anayasal kurumları, oda, birlik, dernek, konfederasyon ve sendikal örgütleri oluşturmak suretiyle, katılımcı demokrasi ilkelerine uygun tarzda ülke yönetiminde seslerini duyurabilir ve yönetim üzerinde baskı unsuru olabilirler. Ancak, demokrasinin uygulamadaki şekil ve yöntemleri farklılıklar göstermektedir. Özellikle temsili demokrasi ile yönetilen toplumlarda oy hesabı ile yapılan, seçimden seçime değişen yönetimler, kuruluşlarının tüzük ve kongre kararları doğrultusunda kazandıkları yetkiler ile toplumları disipline etmekte, yönlendirmekte, ülke yönetimine kadar uzanan çizgide güçleri ile zaman zaman demokrasiyi yozlaştırmakta, işbirlikçi, yandaş yaklaşımları ideolojik tutumları ile zümre egemenliğini gündeme getirmektedir. Bu anlamda örgütler içinde meydana gelen ikilem; azınlıkların çoğunluğu yönetmesine imkan tanımakta; demokratik usul ve yöntemler lafta kalmaktadır. Bu nedenle temsili demokrasiden; katılımcı demokrasi uygulamalarına dönmek gerekmekte, vatandaşların insan hakları çerçevesinde yönetime katkısı zorunlu hale gelmektedir. Ülkemizde başta Anayasamızda olmak üzere yargı ve icra kararlarında, yasama organları yaptırımlarında, seçim kanunu, partiler yasası ve benzeri temel yasalarda çelişkiler bulunmakta ve bu sorunların çözümü yetkili azınlık tarafından geciktirilmekte; engellenmektedir. Bu anlamda İnşaat Sektörü en şanssız ve parçalanmış sektör görünümündedir. Ülkemizin Gayri Safi Milli Geliri'nin %30-32 oranını temsil eden inşaat sektörü, 2001 yılında yaşanan ekonomik krizle %6-8 oranında küçülmüş, ülkenin lokomotif sektörü özelliğini kaybetmeye başlamıştır. İnşaat sektörü nün, ülkenin sanayi ve hizmet kesiminde 33 sektörü birleştiren, her sektörünün kendi içinde asgari 30 ihtisas sektörünü içeren yaklaşık 1000 hizmet alanının temsilcisi olan bir sektörü olduğu dikkate alındığında, sorunlarçok iyi analiz edilip, sağlıklı olarak değerlendirilmelidir. "İnşaat sektörü; ticari bir sektör müdür, yoksa bir hizmet sektörü müdür?" şeklinde bir değerlendirme yapıldığında ticaret ağırlıklı, hizmet bazlı bir sektör TESİSATDERGİSİ .. SAYI 74 ŞUBAT 2002 olduğu anlaşılır. Dolayısıyla sektör inşaat işlerinin üretimine dönük sanayi ve hizmet alanlarının bir çok kollarını içine alır. Sektör, mühendislik ağırlıklı görünümüne karşın bütün meslek dallarını kapsar. Bu anlamda oluşan hizmet kümesinde müteahhitlik hizmetleri başta olmak üzere imalat, uygulama, işletme, malzeme tedarik gibi iş alanları doğmuştur. Ayrıca sektör yatırımcıdan tasarım, eğitim, müşavir, danışman, kontrol, denetim hizmetlerine; yöneticiden mimarve mühendislere, ustalardan işçisine kadar uzanan bir topluluktur. Ülkemizde, istatistiklere göre hizmette 150.000 mimar ve mühendis 40.000 müteahhit, binlerce imalatçı ve bayi, milyonlarca işçi çalışmakta, ülkenin nüfusunun altıda biri bu sektörden ekmeğini kazanmaktadır. Bugün inşaat sektörünü temsil eden güçlü bir örgüt veya yasal bir oda bulunmamakta, sektörde birbirinden kopuk, bölünmüş gruplar bulunmakta, bunun ötesinde gruplar birbiri ile çelişkili ilişkiler içinde rekabet etmektedir. Bu nedenle Ticaret ve Sanayi Odalarının alt birimleri olarak temsil edilmesi yetersiz olmaktadır. Diğer taraftan tüketici yönünden yapılan genel değerlendirmede; İnşaat Sektörü içindeki iş adamlarını çıkarcı; imalatçıları kalitesiz üretici; müteahhidi malzemeden çalan uygulayıcı; mühendis ve mimarları niteliksiz teknik eleman; işçi ve ustaları ise bilgisiz amele şeklinde tanımlanmaktadır. Buna karşın yatırımcı ve tüketicilerin büyük çoğunluğu bilgi toplumu olmaktan uzak, kalite ve nitelik aramayan, üretimde ucuzluğa endeksli bir tutum sergilemektedir. Sistemde tüketiciden başlayan bir sorumluluk aranmadığından yasalarımız sektörel hizmetlerde hırsız polis sistemine yönelik müfettişlik üsulleri gündeme getirmekte eskilerin slogan haline getirdikleri "üç kişiyi asmakla düzenin sağlanacağı" inancı taşınmaktadır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=