Tesisat Dergisi 70. Sayı (Ekim 2001)

yapı denetim şirketleri bu hususa hiç dikkat etmiyorlardı. Birinci taksidin hak edişine geldiklerinde binanın kabasının bitmiş olduğunu görüyorduk. 595 sayılı KHK'nin sorunları çözümlenmeye çalışılırken bu KHK iptal oldu. Bu sefer de 595'e göre ruhsatlandırılmış dosyaları 3194'ün fenni mesullük sistemine dönüştürmek için çalışmalara başladık. YDK'lar iş bıraktı. Dosyalar yarım kaldı. Bu süreçte 595'e göre Büyükşehirde 345 adet yapı ruhsatı verildi. 595'in iptali ile yeniden yoğun ruhsat talebi başladı ve bu yoğunluk yeni yasanın çıkması ile hız kazandı. 28.08.2001 tarihi itibarıyla da bitti. 4708'e göre ise henüz hiç müracaat olmamıştır. Denetimi güçlendirmek ıçın çıkarılan KHK ve Yasanın geçerli olduğu yaklaşık 1,5 yı l l ık süreçte verilen inşaat ruhsatlarının en az denetlenen ruhsatlar olduğunu düşünüyorum. Aslında yapıda denetim sorunu tüm imar mevzuatını ilgilendiren bir sorundur ve parçacı yaklaşımlarla çözülemez. Ancak bu konuda her şeyi yeni baştan yapmaya da gerek yok. Bakanlığın elinde daha önce yaptırılmış olan bir çalışma var. Bu çalışma imar planlarının yapımı ile başlayan ve yapıda kalite denetimini içeren tüm uygulama sürecini kapsamaktaydı. Bu çalışma tekrar ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının ve Meslek Odalarının görüşlerine sunulabilir." Avukat Güney Dinç ise bir hukuk adamı olarak Yapı Denetim Yasası'nın aksayan yönlerini gözler önüne serdi. Yasanın bu haliyle toplumsal etkilerinin de olumsuz olacağını belirten Dinç özetle şunları söyledi: "Yapı denetiminde bir yasamaya gidildi. Bir yıl boyunca şirketler kuruldu, Odalar çalışmalarını düzenlemeye çalıştılar. KHK'nin iptali ile onca emek ve zaman boşa harcanmış oldu. Bunca boş uğraşın sorumlusu kimdir? İşte bu noktada Bayındırlık ve İskan Bakanlığı özeleştiri yapmalıdır, özür dilemelidir. Şimdi bu yapılmazsa sonrakiler de doğru olmaz. Bakanlık "en iyiyi ben bilirim" tavrından vazgeçmelidir. Çünkü yanlışlar ortadadır. Yeni 4708 sayılı Yapı Denetimi Yasası, Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden kaçmaya çalışan bir yasadır. Yasada yer almayanları yönetmeliklerle geçirmek, o da olmazsa genelgelerle yorumlamak yolu seçilmektedir. Ancak yönetmelikler de Danıştay'ın denetimindedir. Genelgelerle yönetmek Ankara bürokrasisinin tarzı olmuştur. Gelişmiş hukuk yapısı bu değildir. Avukat Güney Dinç: "'Uzman mühendislik' alabilmenin belli süreleri vardır. Ancak bu süre birtakım çalışmalar, kurs ve sertifikaları öngörür ve belli kriterlere bağlanmıştır. Böyle bir sınırlama yönetmeliğin konusu olamaz. " Yasanın İkinci maddesi "Yapı denetim kurumlarının sermayesinin tamamının mühendis ve mimarlara ait olmasını" söylüyor. Buradaki eksiklik yönetmelikte gideri lmeye çalışılıp, mimar, inşaat, makina, elektrik mühendisleri olarak isim konmaya çalışılsa da bu sefer de yönet-melik yasaya aykırı oluyor. Bir yapı denetim şirketinden ayr ı lan mühendis veya mimar en az 3 ay başka bir şirkette görev alamaz diyor, neden? Sorunun hukuki bir yanıtı yok. "Uzman mühendis" tanımı kaldırılıp "denetçi mühendis" tanımını getiren Bakanlık, "denetçi mühendis" unvanı verme yetkisini kendine almıştır. Ancak denetçi mühendis olmak için Yönetmelikte yer alan "12 yıl mühendislik yapmış" olmaktan başka bir kriter bulunmamaktadır. TESİSATDERGİSİ .. SAYI 70 EKİM 2001 Neden 12 yıl da, 3 yı l ya da 86 yıl değil? Başka ülkelerde de "uzman mühendislik" alabilmenin belli süreleri vardır. Ancak bu süre birtakım çalışmalar, kurs ve sertifikaları öngörür ve belli kriterlere bağlanmıştır. Böyle bir sınırlama yönetmeliğin konusu olamaz. Bu şekilde keyfi bir uygulama hukukla bağdaşmamaktadır. Ayrıca Bakanlık 5 kişilik bir komisyonla Türkiye'deki bütün yapı denetim kuruluşlarını denetlemeye çalışmaktadır. Kısacası yapı denetim kuruluşlarının kendileri denetimsizdir. Yapı denetim laboratuarlarının ödeye-ceği cezalar ise Bakanlığın döner sermayesine ödenecektir. Bakanlık bu yasayla kendine bir gelir kaynağı sağlamış oluyor. Vergiler harçlar yasayla konur. Ancak burada döner sermaye her şeye yetkili görünüyor." "Yapı üretim süreci bütünsel olarak ele alınmalıdır" TMMOB Başkanı Kaya Güvenç ise 4708 sayılı Yapı Denetim Yasasını "yapı üretim sürecinin hepsini kapsamaması" ve "yapı denetimini kamusal alandan çıkararak ticarileştirmesi" yönleriyle şiddetle eleştirdikleri ıı i söyledi. Güvenç, konuşmasında özetle şunları ifade etti: "Yapı denetimi kamusal bir hizmet alanıdır. Bunu açık olarak ifade etmek istersek; "kamusal hizmet toplumda bireylerin ya da grupların temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla devletin ve kamunun yapmakla yükümlü olduğu ve kar amacı gütmeyen bir hizmet"tir. Bu alanı yapı denetim kuruluşlarına bıraktığınız anda kamusal bir alanı ticarileştirmiş oluyorsunuz, özü itibariyle de özelleştiriyorsunuz." Türkiye'de resmi açıklamalara göre 32 ilin 1. derecede deprem bölgesinde yer aldığını belirten Güvenç, yapı denetim yasasında ise denetimin 19 ille sınırlandırıldığını, ayrıca bu illerin hepsinin birinci derece deprem bölgesi olmadığını söyledi. Birinci derece deprem bölgesinde yer alan ancak yapı denetimi uygulanmayacak olan 19 ilin neden denetim dışında bırakıldığının yanıtının ise çok acı bir gerçekliği ifade ettiğini söyleyen Kaya Güvenç, "Çünkü bu 19 il yoksuldur. DİE verilerine göre gelir düzeylerine göre bu illeri sıraladığınızda

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=