- Makale • 1990 tarihli, Çevre Müsteşarlığı Tebliği "Trafiğe İlk Defa Çıkacak Dört Veya Daha Fazla Tekerliği Olan Motorlu Araçlar İçin Müsaade Edilebilir Azami Dış Gürültü Seviyeleri Hakkında Tebliğ" R. Gazete No. 20429 • 1992 tarihli Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tebliği "Trafiğe İlk Defa Çıkacak Motorlu Araçlar İçin Müsaade Edilebilir Azami Dış Gürültü Seviyeleri Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ" R. Gazete No. 20429 • 1997 tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği" R. Gaze-te No. 23028, Ek 111, V.1 .12, V.2.11 ve Ek iV, Bölüm il B-16 Bu bölümde, özel olarak gürültü denetimini hedefleyen ilk Türk yönetmeliği olan "Gürültü Kontrol Yönetmeliği" üzerinde durulacaktır. Yönetmeliğin uygulanmasından, mahallin en büyük mülki amirleri, belediyeler ve köy tüzel kişilikleri, sorumludur, ayrıca Mahalli Çevre Kurulları, bu sorumlulara yardımcı olmakla yükümlüdür. Yönetmelik, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki alanlarda uygulanır. Beş bölümden oluşan "Gürültü Kontrol Yönetmeliği"nin birinci bölümünde, ses ve gürültü ile ilgili tanımlar verilmekte, uygulama alanı, görev yetki ve sorumluluklar belirtilmektedir. İkinci bölüm, gürültü kaynakları açısından tanımlama, belirleme ve sınırlamaları içermektedir. Üçüncü bölümde yerleşim, yapı ve malzeme ölçeğinde tanımlama, belirlemeler yer almakta ve kabul edilebilir düzeyler verilmektedir. Dördüncü bölüm, sanayi yapıları, işyerleri sahiplerinin alması gereken önlemler, inşaat gürültüleri vb. çeşitli konularla ilgili gürültü yasaklarını kapsamaktadır. Beşinci ve son bölümde ise, yönetmelikte belirtilen gürültü kaynaklarının gürültülerinin denetlenmesi ve belgelendirilmesi ile yönetmeliğin ihlali ve cezai hükümler hakkındaki açıklamalar yer almaktadır. Çizelge 2'de verilen Toplumsal gürültüler açısından, Gürültü Kontrol Yönetmeliğinde yer alan sorumluluk, denetleme yetkisi ve cezai hükümlerle ilgili maddeleri ve belirlemeler, Çizelge 4'de özetlenmiştir. Bir çok ülkeye göre oldukça geç çıkarılmış olmakla birlikte, ülkemizde yürürlükte olan bir "Gürültü Kontrol Yönetmeliği" olması, elbette ki son derece önemli ve yararlıdır. Ancak, yürürlüğe girmesinin üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına karşın yönetmeliğin uygulamaya geçirilme oranının hala çok düşük olduğu da kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Ülkemizde gürültü ile savaşıma yönelik bir politika oluşturulmamış olması, toplumun konu üzerindeki hak ve sorumlulukları konusunda yeterince bilgili ve bilinçli olmaması ve Gürültü Kontrol Yönetmeliğindeki Kimi eksik ve kolaylı anlatımların zaman zaman belirsizliklere yol açması, gürültü ile savaşım konusunun neredeyse bireysel girişimlerle sınırlı kalmasına yol açmaktadır. Günümüzde yönetmeliğin uygulanmasındaki genel süreç şöyledir: Herhangi bir gürültü kaynağından ranatsızlık duyan vatandaş ve/ya da kurum, ilgili belediyelere şikayetçi olduğunu bildirmekte, Çevre Müdürlükleri ve ölçme olanakları olan belediyeler, konu ile ilgili ölçme ve değerlendirmeleri yapmakta (çevre müdürlüğü ve ölçme aletlerinin bulunmadığı durumlarda üniversitelerden destek alınmaktadır), gürültünün, yönetmelik değerlerinin üzerine çıktığı tespit edildiğinde, ilgili kuruluşa, gürültüyü istenen sınırlara indirmesi için, bir ay süre tanınmakta, süre sonunda gerekli önlemler alınmamışsa, konu mülki amirlere intikal ettirilmekte ve para cezası veya faaliyetten men gibi önlemlere başvurmaktadır. Ancak, bu süreçte gözlenen; • Gürültüden rahatsızlık duyan kişilerin çok az bir bölümünün hak ve sorumluluklarından haberdar olması nedeniyle yetersiz başvuru, TESİSAT DERGİSİ SAYI 60 � ARALIK 2000 Article • Yönetmelikte kimi konuların yeterince açık ve güncel olarak yer almamış olması, • İlgili yetkililerin konu üzerindeki eğitimsizliğinden kaynaklanan yanlış ve eksik değerlendirmeler, gibi nedenler, mevcut uygulamaların tutarlı, yaygın ve adilane olmasını güçleştirmektedir. Öte yandan, burada değinilmeden geçilemeyecek önemde bir konu, yönetmeliğin mevcut durumu ile tam olarak uygulanması durumunda bile, gürültünün bir çevre kirliliği etkeni durumuna dönüşmesini ortadan kaldırmayacak, kimi özellikler taşımasıdır. Bu dedeğerlendirmenin başlıca nedeni, yönetmelikte, Çizelge 3'te görülebileceği gibi, çevre kirliliği yaratan gürültülerin en önemlilerinden olan, karayolu, demiryolu güzergahları ve havaalanları imar planları ile ilgili sorumluluk ve denetleme yetkisinin, büyük oranda aynı kuruluşlara verilmiş olması ve bu konu ile ilgili cezai hükümlerin bulunmamasıdır. Söz konusu olgunun ortaya çıkardığı iki temel aksaklık vardır; birincisi sorumluluk ve denetleme yetkisinin aynı kurumlarda olmasının, kasıtlı veya kasıtsız ihmallere, engellemelere yol açarak yönetmeliğin uygulama etkinliğini azaltması, ikincisi ise konu ile ilgili cezai hükümlerin olmamasının, topluma söz hakkı verilmemesi anlamına gelmesidir[15]. Gürültü Kontrol Yönetmeliğinin yapı ve yapım teknolojisi ile ilgili belirlemeler içeren Üçüncü Bölümü (Madde 12 ve Madde 13), "Yerleşim, Yapı ve Malzeme" başlığını taşır ve makro ölçekteki yani imar planlarındaki denetim kararları ile mikro ölçekteki yani yapı ve malzeme boyutundaki belirlemeler, ağırlıklı olarak bu bölümde yer alır. Madde 12'de, yapı içi ve dışı için alan kullanımı ve işleve bağlı kabul edilebilir gürültü düzeyleri ile mimari projelerin hazırlanmasında esas alınması gereken gürültüye duyarlı ve gürültü kaynağı olan alanlar belirtilmektedir. 15 fıkradan oluşan
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=