Tesisat Dergisi 54. Sayı (Haziran 2000)

Güncel T ... ı Agend Ortadoğu dünya fosil yakıtlarının yüzde 70'nini bulunduğu yerdir. Bu bölgedeki yakıtların hemen hemen yüzde 70'e yakın kısmı başta Japonya olmak üzere Çin'e, Vietnam'a, Malezya'ya gidiyor. Yüzde 30'luk kısmı da Amerika'ya gidiyor. Yüzde 1 O gibi bir kısmı Avrupa'ya Prof. Dr. Şarman Cençay, ETKB Müsteşar Yardımcısı Mustafa Mendilcioğlu, Prof. Dr. Ahmet Arısoy, Kojenerasyon Derneği Yönetim Kurulu Başkanı' · Özkan Ağış ve Prof. Dr. İlhan Ta/ınlı 35 randımanlı ve çevreyi kirleten linyit santra l i kurmak yerine birinci planda yüzde 55 randımanlı doğal gaz santrali kurmayı tercih ediyorlar. Aradaki fark yüzde 20 gibi görünüyor ama, sayın profesörlerimiz bilirler, bu rakam yüzde 40'dır aslında. Randıman rakamı gidiyor. Dünyadaki fosil yakıtların sınırlı olduğunu kabul edersek. Bunun bir sınırı var. Demek ki bu yakıtlar bitecek. Alan ülkeler de başka ülkelerin kaynaklarını sömürerek ekonomik gelişmelerini sürdürmüş olacaklar. Tablo bu. "Enerjiyi ben dışarıdan alıyorum, kendi kaynağımda üretemiyorum" diye fazla tasalanmamak lazım. Çünkü sonuçta ülkeler kendi aralarında birtakım alışverişler yapıyorlar. Önemli olan enerjiyi dışarıdan almak değil. Bugün Japonya'da enerjisinin yüzde 96'sını dışarıdan alıyor ama dünyanın en gelişmiş ikinci ekonomisi. Önemli olan şu ki, bu enerjiyi bu kadar uzaktan ve pahalı aldığı halde enerji kaynaklarını ne şekilde kullanıyorlar. Bin kilokalori ısıyı kaça mal ediyor? Üretimde 1 ton çeliği üretirken o kaç kilowat saat elektrik kullanıyor, Türkiye ne kadar kullanıyor? Bin dolarlık bir milli gelir üretebilmek için Türkiye 960 kilowat saat enerji harcıyor. Amerika'da bu rakam 267 kilowat saatdir. Mukayeseli üstünlük dediğimiz olay bu. Bu enerjiyi almaktan korkmayalım. Dünyada borsa gibi bunun piyasası var. Bize pahalı değil; olsa olsa olsa bin metreküpte 8-1 O dolar fark eder. Bugün petrol fiyatı da, kömür fiyatı da kalori bazında satılıyor ve Genova gibi çeşitli referans noktaları var. Biz de ona göre alıyoruz. 1998 yılından itibaren Türkiye'nin fiyatları da Genova'ya endeksli. Yani otomatik fiyat mekanizması ona göre yürüyor. Aslında pahalı değil; bizde üzerine o kadarvergi geliyor da ondan pahalı geliyor tüketiciye. Türkiye'nin sorunu dışarıdan almak, ucuz almak, pahalı almak değil. Bizim sorunumuz, enerji yoğunluğu ve enerjinin verimli kullanılması. Benim kanaatimce bizim ağırlıklı olarak konuşacağımız konu bunlar olmalı idi. Şimdi, elektrik tüketimi veya sekonder enerji tüketimi Türkiye'de kişi başına 1 700 kilowatt saat. Bu rakamın artması lazım ki Avrupayı yakalayalım. Önemli olan piyasada ürünü nasıl en iyi fiyata satarım. Dışarıya en iyi fiyatla nasıl satarım, mesele bu. Biz hala elektriği yüzde 35 randımanla, linyit santrallerinde olduğu gibi üretiyoruz. Bu yüzde 35 randımanla ürettiğimiz elektrikle biz, elektrik yoğun malların hiç birinde ticari rekabet edemeyiz. Onun için demir çelik sanayisi kendi kojenerasyon tesislerini kurmaya başladı. Neden öyle yapıyor? Oradan çıkan fırın gazını değerlendiriyor. Kojenerasyon tesisinden çıkan ısıyı değerlendiriyor. Kendisi 2,5 sente bir kilowatt saat elektriği mal ederken, o ısıyı kullanıyor. O zaman enerji faturasının maliyet içindeki payı yüzde 40'Iardan yüzde 1 7'Iere iniyor. Ozaman bizim çelik ihracatımız 6-7 milyon tona çıktı. Yani bunu enerji tasarrufu sağladı. Bunun yanına yüzde 35 randımanlı linyit santralleri kuracağız diyemezsiniz. Diyeceksiniz ki, ben böyle bir imkan yarattım; ister kömür, hidrolik, doğal gaz, istersen nükleer santral kur. Hesabını yapsın, fizibilite raporu eğer nükleer santrali 40 yıllık bir dönemde daha ekonomik gösteriyorsa onu kursun. Türkiye oraya gidiyor. O zaman yüzde TESİSATDERGİSİ SAYI 54 � HAZİRAN 2000 kojenerasyon tesislerinde yüzde 90'lara çıkıyor. Demek ki bunu kullanmak lazım. Türkiye'nin artık dünyada uygulanmakta olan, enerjinin tüketildiği yerde üretilmesi prensibini milli bir politika olarak kabul etmesi ve planlarını buna göre yapması gerekir. Avrupa'da fabrika sahibi kullandığı enerjisini fabrikasının yanında üretiyor. Türkiye'de Keban'da üretilen elektriğin İstanbul'a gelinceye kadar kayıp kaçak oranı yüzde 21. Bunun manasını şöyle söyleyeyim, Türkiye'de 116 milyar kilowatın yüzde 20'si 20 milyar kilowatsaatyapar ki, bu da üç tane Atatürk Barajı eder. Üç tane Atatürk Barajı'nın elektriğini bugün hala bu politikalarda ısrar ettiğimiz için kaybediyoruz. Elektrik tüketildiği yerde üretilmelidir. Bir diğer konu, evlerinizde bir lambayı söndürdüğünüz zaman, ben bunun hesabını yaptım, yeni devreye aldığımız Bursa Doğal Gaz Santrali kadar bir enerji tasarrufu yapıyor. Bunlara dikkat edin, milliyetçilik burada. Milliyetçilik, "ben kömürü az kullandım, kömürü dışarıdan aldım" değil. Hatta şunu söyleyeyim bu enerjiyi satanlar pişman olacaklar. Biz ne yaptık, 65 milyon yıl öncesinde dinazorlardan bize miras kalan yakıtları 200 yıl içinde tükettik. Bırakın bizim kaynaklarımız bize kalsın; onu nasıl olsa biz değerlendiririz. Başkasının enerjisini kullanmaya çalışalım ama bu enerjiyi son kalorisine kadar sömürelim ve verimli kullanmaya bakalım. Teşekkür ederim."

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=