Tesisat Dergisi 52. Sayı (Nisan 2000)

Güncel ---------------�----------�--;4. geııda sahip çağdaş teknolojiyi kullanan ve en önemlisi de çalışan bir bina üretmek. Ben işi biraz basite indirmeye çalışıyorum. Çok fazla sorun olduğu halde bizim amacımız çalışan bir bina elde etmek. Ne anlıyoruz çalışan bir binadan? Çok basit olarak, mekanik ve elektrik donanımları açısından gerekli ve yeterli düzeyde olması lazım. Yani gerekli aydınlıklar, gerekli hava kalitesi ve diğer şeylerin sağlanması lazım. Sağlam olması, yıkılmaması lazım. Aynı zamanda işletme modeline de uygun bir şekilde tasarlanmış olması lazım. Dikkat ederseniz, bu söylediğim üç ana başlığın hepsi ölçülebilir değerler. Bir şekilde hesaplayabilmek, belirli değerlerle belirli yargılara varabilmek mümkün. Bunların yanında bir de ölçülemeyen değerler var. Hiç kimse çok kötü bir yapıya sahip olmak istemez. Çevresine saygılı olmasını beklersiniz ve çoğunlukla da toplum tarafından beğenilen, aykırı olmayan bir bina istersiniz. Sizin kişisel yaklaşımınıza ve zevkinize göre çok iyi olabilir ama toplumda size karşı o yapınızdan ötürü işveren olarak tepkiler olabilir; bunları yaşıyoruz her yerde. İki kavramdan bahsettim, ölçülen ve ölçülemeyen değerler diye. İşte ölçülen değerlerle mühendisler, ölçülemeyen değerlerle biz zavallı "Mimarlık ve mühendislik eğitim dallarına baktığımız zaman, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerine ve üniversitelerine baktığınız zaman yeni yeni mühendislikler çıkıya,� Her yeni uzmanlık alam, yeni mühendislik eğitimlerinin doğınaszna neden oluyoı�" mimarlar uğraşıyoruz. Peki, bunların hangisi önemli, yani ölçülebilen değerler mi bizim için ön plana çıkmalı, yoksa ölçülemeyen değerlerde mi ön planda olmalıyız. Hangisini öncelikle ele almalıyız? Tabii taraflara sorarsanız, mühendisler kendi taraflarında ön plana çıkacağını, mimarlar da estetik kaygıların her zaman ön planda olması gerektiğini ortaya koyacaklar. Ama bilmemiz gereken şey şu ki; hiç kimse tek başına her şeyden haberdar olamayacağına, her şeyi bilemeyeceğine göre, bütün sorunların da bir bütünsellik içinde alınması gerektiğine göre o zaman disiplinler arası bir koordinasyona her zaman ihtiyacımız var. Eğer tüm sorunları, sorun alanlarını bir pota içinde eriterek çözüme ulaşmaya çalışırsak ve disiplinler arası yani sadece bir kişinin ya da bir grubun fikrini değil, tüm üretim sürecine katılan kişilerin düşüncesine, tasarınıına ve yaklaşımına göre eğer yaklaşırsak, o zaman daha çok doğruya ulaşacağımıza inanıyorum. Mimarlık ve mühendislik eğitim dallarına baktığımız zaman, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerine ve üniversitelerine baktığınız zaman yeni yeni mühendislikler çıkıyor. Her yeni uzmanlık alanı, yeni yeni mühendislik eğitimlerinin doğmasına neden oluyor. Makine mühendisliği kavramıyla, endüstri mühendisliği kavramı arasında, tasarını ve sanayi arasındaki boşluğu doldurmak için bir "üretim mühendisliği" ortaya çıkıyor ve yine kendi alanımızda bu konuya baktığımız zaman, mimar ve mühendis, yani tasarımcı fikirlerini ortaya koyan insanla, bunu yerine getiren insan arasındaki boşluğu ortadan kaldırabilmek için de "uygulayıcı mimar" kavramı ortaya çıkmaya başlıyor. Biliyoruz ki, teknoloji ve tasarını arasında sürekli bir etkileşim var. Yani, tasarlayan kişi teknolojiyi zorlayarak yeni teknolojilerin gelişmesini sağlayacak, yeni teknolojilerin gelişmesi de tasarlayan kişiye yeni ufuklar açacak. Bu çok önemli bir kavram. Yani, teknoloji üretmek üzere fikirler çıkartabiliyorsanız, daha iyiye, daha doğruya gitmek için bir şeyler yapabiliyorsanız o zaman yine dönüp dolaşıp en başta söylediğimiz disiplinler arası eşgüdüıne, ortak çalışmaya ulaşmaya başlıyoruz. İsmail Can: 'Tasarım Mühendisi ni n Görevi, İşverene Yönetmelikleri ve Standartları Hatırlatmaktı r" İsmail Can Ben konuşnıanıda,bina üretiminde sistemlerin işleyiş biçimini şematik olarak hızlı bir şekilde geçip, bu işleyiş biçimi içinde genelde Türkiye'deki pratikte neler oluyor ve bu pratikte çıkan sorunlar ve bu sorunların çeşitli ekiplerin çalışmalarına olan etkisini anlatmak istiyorum. Sayın Erkan Şahnalı'nın da değindiği gibi bina üretimi tamamı ile bir ekip işidir. Bina üretiminde yer alan ana ekipler, en başta tasarım ekibi, TESİSATDERGİSİ SAYI 52 ...., NİSAN 2000 1 1 5 � arkasından uygulama ekibi, onun arkasından da Türkiye'de genellikle olmayan ve çok az bir binada kullanılmış olan, yabancı uzmanlarca gelinip yapılmış olan işletmeye alına ekibi bulunuyor. Bina üretimi gerçekleştikten sonra ikinci kademe, bina işletmesi bizim konumuzun dışında olduğu için bu konuya fazla değinmeyeceğim. Tasarım ekibi, bina tasarımına yaklaşırken bunu tesisat alanında

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=