Tesisat Dergisi 49. Sayı (Ocak 2000)

iiyleşi~--------~------- Interview Muhittin Tekman: David Copperfield gösterisinin yapıldığ ı Mydonose Showland projesini; bu işe nasıl girdiğinizden söz ederek, gelinen son noktaya kadar anlatır mısınız? M. Hakan Kıran: Showland Projesi en başta çadır fikrinden ortaya çıktı. Çadır fikri, yatırımcının daha önce heveslendiği , Türkiye'nin değişik yerlerine kurulup kaldırılacak tipte, bildiğimiz basit sirk çadırı şeklindeydi. Bu çadırı Türkiye'nin değişi k yerlerine kurarak büyük gösteriler yapmayı düşünüyorlardı. Dolayısıyla konuya önce bir çadır satın almak için girişildi. Gelişen şartlar nedeniyle bu çadı rı benim sıfırdan tasarlamam ve dünyada bu işi bilen kişilerle ilişkiye girip imal etmem gündeme geldi. O andan itibaren kendimi bu işin içinde buldum. Muhittin Tekman: İlk girişimleriniz nasıl oldu, süreç nasıl başladı? M. Hakan Kıran: İlk önce Avustralya'dan bir çadır firmasıyla, bir çadır yaptırmak üzere an l aş ı lmıştı. Fakat zaman içinde istenen çadırı o firmanın yapamayacağı anlaşıldı ve iş başa "Showland Projesi en başta çadır fikrinden ortaya çıktı. Çadır fikri, yatırımcının daha önce heveslendiği, Türkiye 'in değişik yerlerine kurulup kaldırılacak tipte, bildiğimiz sirk çadırı şeklindeydi. " düştü. Bir anlamda yapılan anlaşmayı geri döndürmemekten kaynaklanan nedenlerle, firmar:ıın başlattığı işi yeniden sıfırdan başlayarak daha gerçekçi bir şekilde yeniden tasarımını, statik hesaplarını yapan firma ve kontrol eden firma olarak üzere firmaların bulunmasının koordine edilmesi ve Avustralya'da bedeli verilmiş hizmeti alabilmek amacıyla o firmanın bildiği kişilere imalatın yaptırılması şeklinde başlandı. Muhittin Tekman: Bu noktada şöyle bir soru akla geliyor. Şimdi baştan tasarlanan bir çadır, ama sanki sirk çadırı gibi iken, bir anda olay bugünkü noktaya doğru geliyor ve bunun tasarımını siz yapmak durumunda kalıyorsunuz. Ancak anlaşma yapılan firmadan tasarıma uygun geliştirme ve malzeme ih tiyaçlarını temin durumu çıkıyor mu? M. Hakan Kıran: Tasarımı geliştirmeyi yapacak durumda değillerdi. Çadırın dış taşıyıcı konstrüksiyon hesaplarını bu lduğum bir firmaya yaptırdık. Onun gözetiminde konstrüksüyonunu yaptırdık . Zaten Türkiye'de ST 52 dediğimiz çelik konstrüksüyon malzemesinin bulunması konusunda sıkıntı var. ST 52'yi Türkiye'de bulamıyorsunuz; ithal ediyorsunuz. Konsept de Türkiye ve benim için çok çok yeni. Konu, Türkiye'de restorasyon kökenli yetişmiş bir mimar olarak benim çok ıyı bilmediğim, hatta hiç bilmediğim bir konuydu. Muhittin Tekman: Nasıl böyle bir olaya girdiniz? M. Hakan Kıran: Bu konu birazcık ütopyaydı. Demek ki zaman içinde içimizde olan bir şeymiş. Oldukça çok seyahat ederim. Kompleks duyduğumuz gibi Türk mimarisi hiç bir gelişmiş ülkenin mimarisinden aşağı değil. Tersi içerisinde de insanı bütüne getiren eğit i ci anlamda, bir sürü detay barındırıyor. Ben bunun en canlı örneğini verdim. Çünkü benim konum restorasyon. Yani geleneksel Türk mimarisi. Bu alanda da çok önemli sayılabilecek binaların hem projesini, hem de inşaatını yaptım. Bu konuda kendimi uzman olarak iddia edecek kadar da bilgiye sahibim. O alt yapımdan sonra bu işe girdim. Yani çelik açıkçası bizim ahşabın ve repropozisyonların yanında çelik detay olarak daha da zayıf kaldı, daha basit kald ı benim için. Biraz da demek ki dışarıda gördüklerimizden etkileşim ler vardı. Onların da etkisiyle çok kolay adapte oldum. Yani ilk önce tasarımın yapılması önemliydi. Bu konuda en TESİSATDERGİSİ SAYI 49 --------- - - - ------~ ~ OCAK2000 M,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=