Politik ahlaksızlık, yalnız cehaletten doğmamaktadır. Kasaba pazarında pazarlık yaparken sergilenen cinlikler, imar planlarına da yansımaktadır. Örneğin, Erzincan'claki son büyük depremden sonra şehir merkezinin fay hattı n dan uzaklaştırılması gibi bir planlama kararına karşı çıkan bir şehrimizin belediyesi: "Biz belediye meclisi ka rarı yla fay hattını eski yerinden uzaklaştırd ı k" gibi bir iddiayı, utanmadan ortaya atabilmektedir. Benim gibi cumhuriyetten ele daha yaşlı kuşaklar, bu ülkede devletin varolcluğu, yani toplumda bir yaşama disiplini çerçevesine uyulduğu güvenini, yirminci yüzyılın ikinci yarısına kadar, edinmiş bulunmaktaydık. Oysa bu yüzyılın ikinci yarısı devletin, çirkin politikacılar elinde çürütülme girişiminin yaşandığı bir dönemdir. Benim devletin varoluşundan kuşkulandığını ilk olay, 6-7 Eylül 1955 İstanbul ayaklanmasıdır. Bu olaylar komitacı kafalı politikacıların sorumsuzca ateşlemeler i sonunda, ülkemiz için bir utanç kaynağı yaratmıştır. 6-7 Eylül 1955 günü baş latılmış olan devleti çürütme giri şim leri, günümüzde Susurluk olayları ve uzantılarıyla birlikte sürüp gitmektedir. Eskiden kahtı recCıl elenen, bir devlet bunalımı deyimi vardı. An latılmak istenen, devlet adamı kıtlığı veya yokluğunun tehlikeleriycli. Yarım yüzyıldır ülkemizde ele bu deyimin anlamı gerçekleşmekte ve arasına çok sayıda çürük politikacı karışmış olan politikacılar kalabalığı arasında devlet adamı sıfatına hak kazananlar, etkisizleşecek kadar gürültüye gitmektedir. 2.2. Planlamanın Dışlanması Bir plan sözüdür ki, aldatmak için söylenip durmaktadır. 1950'li yılların cıvık politikacıları, plan ile pilavı birbirine zorla karıştırarak, bir insanlık dışı şaka örneği bile vernı işlerdir. Kısaca anımsayalım: "Plan, geleceği düzen altına almaktır." Bu nedenle Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur. Amacı, ülkenin geleceğini düzen altına almaktır. Bölge ve şehir planlarının yapılmasının ela amacı, bölgelerin ve şehirlerin geleceğini düzen altına almaktır. Bu nedenle bu planlar, uzman kişi ve kuruluşların, ehliyet sahibi katkılarıyla gerçekleşebilir. Bu katkılar yalnız şehir plancısı, mimar ve mühendislerden değil, çok sayıda başka uzman kişilerin ele katılımıyla, yapılabilir. Plan konusunda karar vermek, belediye meclislerinde bulunan, disiplinin uzağındaki, yandan çarklı kişilerin marifeti olamaz. İbret verici bir olay ela, 1985 yılında yaşandı. Zamanın Başbakanı, "Binaların kanunlara uydurulamayacağı, bu nedenle kanunların binalara uydu ru lacağı" gibi, tarihe geçecek parlaklıkta ve ayıp bir espri bıraktı. Son zamanlarda pek sakızlaşmış olan af konusunda açıklamak isterim ki: İmar afları suçları önlemeye yaramamakta, aksine suçları teşvik etmekted ir. Halk dalkavuğu politikacı, imar aflarını da oy satın almaya yönelik etkinliklere, şehi rleri m izi ise büsbütün yaşanılması zor mekanlara dönüştürmektedir. Toplu yaşamanın "olmazsa olmaz" şartı olan planlama disiplininden fırlayış, 1980 yılından sonraki uygulamalarla, büsbütün kanallarının dışına taşırılmıştır. İmar planlarının bazı bölgeleri, planların ve şehirlerin ciğerlerini sökercesine koparılmış ve turistik bölgeler adı altında politikacı kararlarına bağlı biçime clönüştü ri.i l müştür. Böylece planlama bilgi - disiplin ve ahlakı dışına kaçırılan bu bölgelerde, çirkin po litikacı keyfi takdirlerinden doğan, uygulamalar gerçekl eşmiştir. Çirkin politikacı bu çalınmış yetkiyi kullanarak, turistik bölgeler dahil ülkeyi ve şehirleri imar çakallarının yağmasına açmaktadır. Bu yıllarda imar ka rarları n ın yerel yönetimlere bırakılmış olması ela iyi niyetli ve art dü şüncesiz sebeplerden kaynakl anm ıyor. Amaç, belki de yerel yönetimlerde iktidar partileri merkezine bağlılığı arttırmak ve bu insanlara manevi mi yoksa maddi mi olduğu bel irsiz çı karlar sağlamaktan başka bir nedene bağlanamaz. Şu ufacık sahne, olayların aydınlanmasına ışık tutacak mahiyettedir: Belediye meclislerinde imar komisyon la rına seçilen Cıyeler, ötekiler tarafından candan kutlanmaktadır. Varsayalım ki imar ka rarlarını verecek olan belediye ve imar komisyonlarında, hiçbir gizli iş yapılmamakta ve kararlar olağanüstü dürüst nedenlere dayandırılmaktadır. Ama hangi bilgi ve görgüyle? ... Hangi yetenekle?. .. Hiç kimseyi küçümsemek düşüncesinde değilim, ama ülkeye yaygın onbinlerce belediye meclisi üyesinden kaçının planlama yetenek ve görgüsü olabileceği düşünülürse, uygulamanın saçmalığı kendiliğinden ortaya çıkacaktı r. Küçük belediyelerde maddi olanakların kıtlığı nedeniyle ehliyeti olan bir planlama örgütünün ku ru lması, olanak dışıdır. Orta ve büyük belediyelerde ise, varsayalım ki ciddi imar planlama teşkilatı kurulmuş olsun ... Bu örgütü, rant peşinde koşan imar zamparaları nın, çirkin politi kacıları n yapabileceği etkilerden koruyabiImek, olanak içinele kalabilir mi? ______ ___________ __ TESİSATDERGİSİ SAYI 47 _____ ____ ___ _ ____ _ ~KASIM'99
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=