Tesisat Dergisi 46. Sayı (Ekim 1999)

%MI �-IJ..• ·n•,. . a•- arasından; seçilecek veya gönüllü hizmet verecekler arasından oluşturulacak, yetkili komisyonların, uzman profesyonellerin ve bilim adamlarının; reklam ve gösteriden kopuk, tartışma ortamlarından uzak eşgüdümlü yapı asgari standartlarını gündeme getirmesi gereklidir. Bu uygulama mühendislik ve mimarlık hizmetlerimiz için bir dönüm noktası olabilir; geç de kalmış sayılmayız. Ülkemizde yaklaşık 300.000 mimar ve mühendisten oluşan camianın hemen hemen hepsinin çalışma alanlarında uzman olması beklenilemez. Mimarlık ve mühendislik kesiminde uzman ve profesyonel olanlarının yüzdesi bu rakamın %1 5 sınırını aşamaz. Geri kalan, ara mühendis olarak tanımlanan 240.000 mühendis ve mimarın uzman olması, eğitim ve kurslarda uzmanlık belgesi verilmesi yanlış bir uygulamadır. Yapı mevzuatında yapılacak değişim ve yeniliklerle lokal şartlara uygun yapı kodlarının sorumlu ara mühendisler tarafından tahkik ve kontrolü sağlıklı yapılabilir. Bu amaçla; Bayındırlık ve İ skan Bakanlığı yönetmelik ve şartnameleri, imar yasaları, profesyonel uzman ve akademisyenler tarafından elden geçirilerek, ülkemize uygun tarzda genel yapı kuralları belirlendiğinde, devlet denetim ve güvencesi altında arzulanan başarıya ulaşılması mümkündür. Dikkat edilecek husus, uzmanlık gerektiren konulardır. Eğitim, tasarım, imalat, test ve işletmeye alma proje kontrol ve müşavirlik, proje yönetim onay hizmetleri uzmanlığı gerektirir. Bu alanların uygulamaya yönelik hizmetleri Batı'da, profesyonel mühendislik hizmetlerindeki nitelik ve vasıfları zorunlu kılar. Bu tür profesyonel hizmetlerin uygulamaya yönelik görevlerinde yardımcı olarak, diploma yetkili mühendisler ister istemez görev alacak ve belirli sorumlulukla hizmet vereceklerdir. Yapı kodları bu hizmetin rehberi ve yasasıdır. Amaç, arzulanan temiz toplum içinde yapı sektöründe bu tür hizmetlerin ekip halinde verilmesini sağlamak olmalıdır. Ülkemizdeki çelişki; diploma yetkili mimar ve mühendislerimizin yatırımdan başlayarak tasarım, üretim, uygulama, malzeme tedarik ve işletme alanlarında her işte yetkili olarak görev almaları, bilmedikleri alanlarda "görevi yapabilirim" şeklinde yaklaşmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla kalmayıp, konularında uzman sayılan tasarımcılar, akademisyenler, uygulayıcılar, mümes�il ye .ima.latçılar da aynı tarzda kendi uzmanlıkları dışında işlere • v�·hizmetlere soyunmaktadır. Bu yaklaşımın da ana nedeni ticari olup, iş akışının hizmet alanlarına doğru ve sağlıklı şekilde yapılmamasıdır. Gerçekte mühendislik ve mimarlık alanlarında disiplinlerin hizmetleri birbiri ile içiçe girmiş, meslekler saçaklanmış, üretim ekip üretimine dönüşmüştür. Bu durum ormandaki ağaçların bağımsız görünümüne karşın köklerinin toprakta saçaklanmasına benzemektedir. Bu yönleri ile her uzmanlık dalının; diğer alanlarda hizmet yapıp yapamaması veya kendi alanlarında bağımsız zorunlu hizmet vermesi koşullarının çok sağlıklı değerlendirilerek, sorumluluk kurallarının vecibe ve müeyyideleri belirlenmelidir. Deprem afetinin teknik değerlendirmesinin; yerleşim, arazi, jeofizik koşullar, yapısal tasarım, beton, betonarme, donatılar ve çelik konstrüksiyon gibi yerbilimleri ve inşaat mühendisleri hizmetleri yönünden .değerlendirilmesi yetersizdir. Konu bütün hizmet disiplinlerinin; mimari, altyapı, enerji, gaz, yakıt, çevre, mekanik tesisat, elektrik, şehircilik yönleri ile sağlıklı bir şekilde ele alınarak değerlendirmesi ile mümkündür. Bayındırlık ve İ skan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü Türkiye Deprem Yönetmeliği son otuz yıl içinde birkaç kez değişmesine karşın, son haliyle yeterli bir yönetmelik durumundadır. Diğer taraftan bu koşullarda dahi 7.4 şiddetinde olabilecek bir depremde karşılaşılan büyük çapta bir yıkım mümkün görülmektedir. Buna karşın uzmanlar tarafından ısrarla belirtilen husus "16.000'i aşkın ölüm, şaşırtıcı olmuştur." Sorunun ana üzücü noktası budur. Çarpık yerleşim, kaçak yapılaşma, yerel yönetim denetim ve kontrol eksikliği, mühendislik ve müteahhitlik hataları bir dizi halinde etkili olmuş, ülkemiz için ağır hasarları doğurmuştur. Bu hataların ana nedeni, ülkemiz için geçerli yapı zorunlu standartlarının ve mahalli koşullara uygun yapı kodlarının olmamasıdır. Yapı kodları, mevcutve yeni yapılacak bütün yapılar için koymak zorunda olduğumuz asgari standarları belirler. Kapsamı; can ve mal güvenliğinden insanların sağlık, hijyen, konfor, estetik, çevre, enerji içeriğinde yapılarda yaşanabilirlik koşullarını, kullanılabilirlik şartlarını ortaya koyar. Özellikle doğal afetler kapsamında deprem, yangın, heyelan, çığ, sağlık, hijyen, gürültü, koku ve benzeri arzulanmayan şartların güvenliğine kadar uzanır. Konu bu anlamda ele alınmalı yapı türü, ş�kli, .kullanım ,amacı, büyüklüğü, yüksektiği dahil cil��k üzere bütün 'pa�ametrelerin etkisi altında insanların güvenliğini sağlamalı, yaşam koşullarını istenilen düzeyde iyileştirmelidir. __________________ TESİSATDERGİSİ SAYl46 _____ ____________ �EKİM'99

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=