44 TESİSAT • 04 / 2025 PUSULA YÖNETİCİNİN KÖTÜ ALIŞKANLIĞI: BAŞKALARINI SUSTURMAK VE ELEŞTİRİYE KAPALI OLMAK Anlatmayı seven, başımıza gelenleri hemen çevremizle paylaşmak için heyecan duyan, şikayetlerimizi duyurmayı iş edinen, teşekkürü az ama şikâyeti çok seven, dedikoduya çok meraklı, birbirinin hayatına çok özenen ve hatta başarıları kıskanan bir kültür içerisinde şekillendiğimizi düşünenlerdenim. Bu kültürün bize getirdiği aşırı merak ve olumsuz her şeyi hemen birileriyle paylaşma isteği dedikoduyu da beraberinde getirir. İş yerlerindeki en büyük sıkıntı, ön yargılı davranış, zaman kaybı ve stresin nedenlerinden biridir bu, mutsuzluk ve huzursuzluk yaratır, verimliliği düşürür. Başkalarının kendimizce eksik veya zayıf yönlerini görmeye odaklı olmak da bu kültür içerisinde beslenmekle doğru orantılıdır. Açık yakalamayı, hataları görmeyi, hataları büyütmeyi, gammazlamayı, hataları ve açıkları onun aleyhine kullanmayı ve mümkün olduğunca duyurmayı iş ediniriz. Kişilerin başarılarını ve iyi yaptığı işler ise aynı gözle görmeyi ve takdir etmeyi ise bilmeyiz. Hatta görsek de görmemezlikten gelmeyi tercih ederiz. İşimize gelmez. Ya kıskançlığımız gözümüzü kapatmıştır ya da kendimizin beceremeyeceği bir iş olduğu için kendi zayıflığımızı kapatmak için kendimizi iyi hissetmek adına bu başarının zaten tesadüf olduğuna, şans olduğuna veya çok değerli bir iş olmadığına, ya da bir yalakalıkla olduğuna inanmayı yeğleriz. Zayıflıklara açık olan gözümüz ve bilincimiz, her nedense iyi ve başarılı yapılanlara kapalıdır. Bu nedenle çoğumuz şikayeti çok severiz, hemen çevremize anlatmaya başlarız. Aynı oranda iyi yapılan bir işi takdir etmeyi sevmeyiz, bilmeyiz veya istemeyiz. Aynı duygularla çoğumuz çalışanlara veya iş arkadaşlarımıza teşekkür etmeyi bir lütuf olarak görürüz. Teşekkür etmeyi bir zayıflık olarak veya gereksiz bir eylem olarak görenlerimiz vardır, özellikle yönetim kademelerinde görev alan kişilerde bu daha fazladır. Birçoğumuzda var olan bir alışkanlıktır eleştiriden hoşlanmamak. Bir eleştiri geldiğinde gardımızı düşürmek, hemen surat asmak veya motivasyonun dibini görmek. Kendimize eleştiri yapıldığında kaldıramayan, ancak başkalarının hatalarını eleştirmeyi ve yüzüne vurmayı seven veya dedikodularını yapanlara katılım gösteren bir yapıda olmamız belki de içerisinde yetiştiğimiz kültürün etkisidir. Bu tür alışkanlıklar davranışlarımızın bir parçası olduğunda ve buna ait bir rahatsızlık duymamaya başladığımızda artık ilişkilerimizde veya iş hayatımızda sıkıntılı, uzak durulan, negatif enerji veren, kişisel gelişime kapalı ve eleştirilere kulakları tıkalı olarak yorumlanmaya başlanmışızdır. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Ayrıca hiç kimse başkasının yükünü veya verdiği rahatsızlığı da çekmek zorunda değildir. İş hayatında veya ilişkilerdeki başarı kendinizin farkında olmakla başlar ve kendinizi geliştirmekle devam eder. Teşekkür etmeyi az yapan, takdir etmeyi sevmeyen, dedikoduya açık ve zayıflıkları görmeye odaklı bir kişinin eleştiriye açık olması ve kendisiyle ilgili eksik veya gelişime açık yönleri dinleyebilmesi, duyması ve bunun altından kalkabilmesi mümkün müdür? Eğer bu kişi bir de yöneticisiyse ve egosu da tavan yapmış ise onu eleştirmek ona hakaret etmekle eşdeğerdir. Sizi düşmanı ilan eder, savaş baltasını hazırlar. Oysa kişisel gelişimin en önemli kaynaklarından birisi geri bildirim almaktır. Eleştirilere açık olmak, dinlemek ve söyleneni önemsemektir. Eleştirilerden ve geri bildirimlerden gelişime açık konuları çıkarıp bu konular üzerinde çalışmaktır. Çevrenizdeki kişilerin görüşlerine ve size katkıda bulunmasına izin vermektir. İş hayatında bana göre askerler ve yöneticiler vardır. Herkes yönetici olacak bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip olamaz. Bu nedenle askerlerin de yöneticilerin de rolleri, katkıları ve değerleri bulundukları alana göre farklıdır ve ayrı ayrı değerlidir. Ancak LEVENT TAŞKIN YÖNETİM DANIŞMANI
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=