Tesisat Dergisi 306. Sayı (Haziran 2021)

66 Tesisat / Haziran 2021 tesisat.com.tr belirtildiği gibi havlandırma oranı yaklaşık 10 l/s olabilir; bu, Pettenkofer [44] tarafından önerilen yaygın olarak kabul edilmiş CO₂ konsantrasyonu olan %0.1 (1,000 ppm)’yi destek- lemektedir. Fakat sağlığın dikkate alınması halinde, Billings tarafından önerildiği gibi gerekli oranlar kişi başına 28.5 l/s kadar yüksek olabilir. Bu durumda soru tüm ihtiyaçları ve kriterleri karşılayan bir havalandırma oranı önerebilir miyiz olacaktır. Diğer bir ifade ile, mevcut bağlamsal ihtiyaçlara, yapılan varsayımlara ve tanımlanan kriterlere bağlı olarak bu şartları değiştirmek yerine havlandırma şartlarını belirlemek için istikrarlı bir çerçeve geliştirebilir miyiz? Sağlık kriterine dayanarak havalandırma şartları için bir çerçeve sunan Healt- hVent projesi [45] örneği göz önünde bulundurulduğunda cevap olumlu olarak görünmektedir. XVII-XIX. Yüzyıla kadar hakim olan zehirli atmosfer teorisi kolera, klamidya ve vebayı “kötü havanın” zehirli biçimine bağlamaktaydı. XIX. Yüzyılda mikropların keşfedilmesinden sonra has- talığa yönelik mikrop teorisi daha sonra onun yerini aldı. XVII. Yüzyılın başlarında, solunumun kalbin soğumasına yardımcı olduğuna inanılıyordu. Aynı yüzyılda, Mayow gözlenen etkileri hayvanların ölü- müne neden olan igneo-arterial partiküllere bağladı. Bir yüzyıl sonra, 1775’te, Lavoisier havadaki iki gazı tespit etti ve igneo-arterial partiküllerin etkilerini karbon dioksite (CO 2 ) ve havasızlığa bağladı. Karbondioksitin kötü havanın fizyolo- jik etkilerinin hakim nedeni olduğuna ilişkin teori yaklaşık 100 yıl boyunca hakimiyetini sürdürdü, fakat başka faktörlerin de gözlenen etkilere neden olabildiği kabul ediliyordu. Pettenkofer 1800’lerde bunun nedeninin ne oksijen (O 2 ) eksikliği ne de CO 2 fazlalığı olduğunu bunun yerine kapalı alan havasının bozulmasından biyolojik kirletenlerin (insanlardan gelen) mevcudiyeti veya eksikliği olduğunu gösterene kadar hakim oldu. 1872’de Pettenkofer ve Saeltzer CO 2 ’nin kötü havanın yerini aldığını varsaymıştır, kökeni bilinmeyen zararlı maddelerin varlığının bir göstergesi. 1887- 1889’da Brown-Sequard ve d’Arsonval antropotok- sinin (nefesle dışarı verilen havadaki zehirli kötü koku – zehirli maddeler) havalandırma olmadığında tarihte belirtilen etkilerden sorumlu olduğunu ileri sürmüştür. Akciğerlerden ve ciltten gelen organik madde antropotoksin teorisinden önce başka bir- çok kişi tarafından zehirli olarak ileri sürülmüş- tür. Teori daha sonra Haldane ve Smith tarafından 1892-93’te, Billings tarafından 1895’te ve Hill tarafından 1913’te yapılan birçok deney tarafından çürütülmüştür. Brown-Sequard’ın ileri sürdüğü gibi dışarı verilmiş soluğun kondensatının hayvanları öldürebileceğini teyit edemediler. Daha sonra ant- ropototoksin teorisinin yerini Billings tarafından 1893’te ileri sürülen görüş almıştır, ve o görüşe göre havalandırmanın amacının insanlar tarafın- dan yayılan bulaşmaları azaltmak böylece bulaşıcı hastalıkların yayılması azaltmaktır. XX.Yüzyılın başlarında birçok büyük araş- tırma yapılmıştır ve diğerlerinin yanı sıra Billings, Flugee, Benedict ve Millner ve Hill tarafından yapılan araştırmalar yetersiz havalandırmanın hoş olmayan vücut kokuları ve artan ateş ile örneklenen rahatsızlığa neden olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda, %1-1.5 (10.000 ile 15.000 ppm arasın- daki) düzeyindeki yüksek CO 2 seviyelerinde bile hiçbir olumsuz fizyolojik etki gözlenmeyebilir. Havlandırma eksikliği sonuç olarak artan ateş ve rahatsızlık ile ilişkilidir. Lemberg ve Yaglou’nun XX. Yüzyılın 1930’larındaki çalışmalarından beri havalandırma yalnızca vücut kokularını kabul edi- lebilir düzeyde tutmak için gerekli görülmüştür ve bu orta düzey havalandırma olarak adlandırılmış- tır. 1980-1990’larda insanlar tarafından yayılan vücut kokularına ilave olarak kapalı alanlardaki diğer kirlilik kaynaklarının havalandırma şartlarını belirlediği onaylanmıştır. Fakat insanlar tarafından algılanan kabul edilebilir hava kalitesini elde ederek rahatsızlığı azaltmak için havalandırmanın sağlan- ması genel ilkesi değişmemiştir. Havalandırma bir sağlık sorunu değil yalnıza bir konfor sorunuydu. Tarih boyunca havalandırma ihtiyacının altını çizen bazı teoriler ÇEVİRİ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=