Tesisat Dergisi 306. Sayı (Haziran 2021)

64 Tesisat / Haziran 2021 tesisat.com.tr olarak akran tarafından yapılan iki literatür incelemesinin sonuçlarını kullanmış ve kişi başı 25 l/s’lik bir miktarı öner- mişti, sağlık ve ofis çalışması performansı üzerinde herhangi bir olumsuz etki beklenmeyecekti [4, 43]. Billings 1893’te veremin yayılma riskini azaltmak amacı ile binalar için en yüksek havalandırma oranını önermişti ve kişi başına 30 ile 60 cfm (kişi başı 14-28.5 l/s) tavsiye etmişti. Şekil 1 çeşitli mesajlar göndermektedir. Bunlardan birisi tüm talepleri ve şartları karşılayan bir havalandırma duru- munu belirlemek zordur. Nedeni oldukça basittir: Havlan- dırma şartlarını belirlemek için farklı yaklaşımlar kullanıl- mıştır, farklı kaynaklar kontrol edilmiştir ve faklı sonuçlar yönetilmiştir. Konforun (kapalı alan hava kalitesinin duyusal algılaması) bir tasarım parametresi olması ve hedefin %20 tatmin olmamış (%80 kabul edilme) ve insanların ana kirlilik kaynağı olması halinde, mevcut havalandırma standartlarına Eski Mısır’da işlem sırasında ortaya çıkan partiküllere ve toza maruz kalmaktan kaçınmak için havalandırma taş oyucular için gerekli olarak kabul ediliyordu. Hipokrat (M.Ö. 460-377) kala- balık şehirlerdeki ve madenlerdeki kirli havanın olumsuz etkilerini ifade etmiştir. Roma zamanında (M.Ö. 1.) Sergius Orata yerden ısıtma sistemlerini geliştirmiştir ve zemin altındaki bu yerden ısıtma sistemi ısıyı eşit olarak evde dağıtabiliyordu ve en önemlisi kapalı alanlarda yanma işlemlerini ve bunun neden olduğu zararlı maruz kalmaları önlüyordu. Kapalı mekanlarda açık alevin söz konusu olması halinde, pencereden zemine kadar bir minimum oran belirlenmiştir ve pencerenin üze- rindeki parşömen hava akışı ile havanın gelmesini sağlamak için gerekliydi. Venedikliler zamanında Leonardo da Vinci tara- fından çatı penceresi geliştirilmişti ve bir alevin yanmadığı bir ortamda hiçbir hayvanın yaşama- dığını ve tozun sağlık için zararlı olduğunu iddia ediyordu ve havalandırma ihtiyacını ima ediyordu. 17. Yüzyılda Wargentin kendi zamanının yay- gın bilgisini ifade etmiştir ve söz konusu bilgiye göre solunmuş hava temizlenene kadar soluma için uygun değildir. Aynı yüzyılda, Gauger Kardinal Melchior de Polignac’tan alıntı yaparak hastalıklara neden olan şeyin sıcaklık değil sıcaklığın düzen- sizliği ve havalandırma ihtiyacı olduğunu ifade etmiştir. 1756’da Holwell, mahpusların ve askerlerin gece boyunca kötü şartlar altında tutulduğu bir zindan olan Kalküta Siyah Deliğindeki bir kazayı anlatmıştır, ve orada bulunanların 146’sından 125’i havasızlıktan boğulmuştur. Kırım Savaşında (1853- 1855) yetersiz havalandırılmış hastanelerde yararlı askerler arasında hastalıklar daha hızlı yayılıyordu. Yüksek hastalık ve ölüm oranları aşırı kalabalık, yetersiz havalandırılmış odalarda görülmekteydi. Ondan hemen sonra Florence Nightingale hastanın soluduğu havanın kendisini üşütmeden dış hava kadar saf olması gerektiğini belirtmiştir. Odalarda bulunanların ölümlerini önlemek için küçük oda- larda havalandırmanın önemi Beeton tarafından 1861’de ve Baer tarafından 1882’de vurgulanmıştır. Birkaç yıl sonra zihinsel anksiyete ve hatalı beslenme ile birlikte yetersiz havalandırmanın insan ırkının en kötü düşmanlarından biri olarak görülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Griscom 1850’de benzer bir görüşü ifade etmiş ve yetersiz havalandırmanın verem ve diğer hastalıkların yayıl- masına neden olduğundan öldürücü olduğunu onay- lamıştır. Daha sonra 1873’te Adirondack Cottage Sanatoryumunu açan Trudeau tarafından veremin etkili bir tedavisi temiz kırsal havada yapılmıştır. 20. yüzyılın başında, Winslow ve Palmer yetersiz havalandırılmış odaların fazla rahatsız- lığa neden olmadığını fakat iştah kaybına neden olduğunu ifade etmiştir. Daha sonra Winslow ve Herrington elektrikli süpürgedeki toz ısındığında yiyeceklere yönelik iştah kabının yaşandığı benzer sonucu elde etmiştir. Havalandırma ve bazı tarihi gelişmeler ÇEVİRİ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=