Tesisat Dergisi 306. Sayı (Haziran 2021)

T esisat / Haziran 2021 61 tesisat.com.tr hava kalitesini iyileştirmek ve sağlık, konfor, ofis çalışmaları ve okul çalışmalarının yararlanması için birçok incelemede [3, 4, 5, 6] belgelenmiş ve özetlenmiştir. Havalandırmanın olumlu etkisi Yaglou ve ark. [7] tarafından yapılan klasik çalışmalara gösterilmiştir ve söz konusu çalışmada vücut kokusunun kontrol edilmesine yönelik havalandırma ihtiyacı belirlenmiştir; onların sonuçları daha sonra Danimarka [8], ABD [9] VE Japonya’da [10] yapılan deneylerde teyit edil- miştir; bu deneylerin her birisinde artan havalandırma koku yoğunluğunu veya hava kalitesinin kabul edilebilir nesnel derecelendirmelerinden tahmin edildiği gibi memnuniyetsiz- lik düzeylerini düşürerek kapalı alan kalitesini iyileştirmiştir. Hava kalitesinin değerlendirmeleri yere girerek yapılmıştır. Hava kalitesine adapte olana kadar deneyin yapıldığı alanda kalanların bulunduğu diğer deneylerde hava kirlilik kaynağı vücut kokusu iken [11] artan havalandırmanın hava kalitesinin oranları üzerinde herhangi bir etki göstermemiştir; fakat hava bina malzemelerinin emisyonları tarafından kirlendiğinde algılanan hava kalitesinde bir iyileştirme göstermiştir [12]. Bugün, bu sonuçlar ASHRAE Standardı 62.1 [13] ve EN 16798- 1’nin öngördüğü havalandırmanın temelini teşkil etmektedir [38]. Artan havalandırmanın aynı zamanda geri çağırma zamanından bağımsız olarak Hasta Bina Sendromu (SBS) belirtileri [14] veya bina ile ilgili belirtileri (BRS) [15] olarak bilinen klinik olmayan akut sağlık belirtilerinin yaygınlığı ve yoğunluğunu azalttığı gösterilmiştir. Azalan havalandırmanın sonucu olarak bildirilen ve semptomların olasılıkları olarak ifade edilen artan semptom riski aynı şekilde Sundell ve ark. [16] and Fisk ve ark. [17] tarafından tahmin edilmiştir. Nihai olarak, artan havalandırmanın yetişkinlerde [18] ofis çalışma performansını ve çocuklarda okul çalışmalarını (bu nedenle öğrenmeyi) iyileştirdiği gösterilmiştir [19]. Diğer çalışmalar iyileştirilmiş havalandırmanın hem yetişkinler [20] hem de çocukların [21, 22] kısa vadeli devamsızlık oranlarını düşürmesinin beklendiği gösterilmiştir. Havalandırma aynı zamanda bulaşıcı hastalıkların bulaşmasını azaltabilir [23]. Bu patojenlerle ilişkili riskin kontrol edilmesinin havanın yüksek verimliliğe sahip filtreler aracılığı ile filtrelenmesi, örneğin UV-C kullanılarak havanın dezenfekte edilmesi ile sağlanabilmesine rağmen, virüssüz bir hava elde etmek için temiz açık alan havasına sahip iyi bir havalandırma da esastır. Fakat, epidemiyolojik veriler havada bulunan patojenlerden enfeksiyon riskini azaltmak için binalarda bulunması gereken havalandırma oranları ile ilgili açık kanıtlar sunmamaktadır [24]. Fakat, Well’s-Riley modelinin kullanılması ile elde edi- len model bu etkiyi [25] bu etkiyi belgelemektedir ve aynı zamanda SARS-CoV-2’nin [26] ortaya çıkışını analiz eden bazı çalışmalar bunu belgelemektedir. Yukarıda belirtilen çalışmaların birçoğunda karbon dioksit (CO₂) havalandırmanın bir temsilcisi olarak kullanılmıştır [27, 28]: Havlandırma oranı direk olarak ölçülmemiş bunun yerine CO₂ konsantrasyonlarının ölçülen konsantrasyonları kullanılarak binada bulunanların metabolik oranları ve ilgili alanın iyi hava karışımları varsayılarak ölçülmüştür. İlişki aynı zamanda CO₂ konsantrasyonu ile sağlık [29] ve bilişsel performans [19] dahil olmak üzere farklı sonuçlar arasında ilişkiler oluşturulmuştur. Rudnick ve ark. [25] hava yolu ile enfeksiyonun kapalı alanda bulaşması riskini tahmin etmek için CO₂’ye dayanan bir risk denklemi geliştirmiştir. Bu sonuç- lar CO₂’nin bir nedensel aktör olduğunu ima etmemekte- dir, fakat bazen bu şekilde yorumlanmaktadırlar. CO₂ basit bir şekilde havalandırma verimliliğinin bir işaretidir (kapalı alanda birileri olduğunda). Yakın zamanda yayınlanan bazı çalışmalar saf CO₂’in idrak performansını bazı konularda azaltabileceğini göstermiştir, özellikle karmaşık ve zamanın stres yarattığı işlerde 1,000 ile 2.500 ppm arasındaki düşük düzeylerde [30,31], pilotların performansını 1,500 ppm’deki düzeyde [32] azaltmaktadır ve hatta bazıları saf CO₂’nin redaksiyon gibi ofis işlerini 3,000 ppm [33] kadar düşük düzeylerde etkileyebileceğini ileri sürmüşlerdir [34, 35]. Fisk ve ark. [36] ve Du ve ark. [37] tarafından yapılan kapsamlı incelemeler saf CO₂’in tipik olarak kapalı alanlarda meydana gelen düzeylerde, yani 5,000 ppm düzeyindeki izin verile- bilir limitinin altındaki idrak performansını etkileme ile ilgili sonuçların uyumsuzluğunu göstermiştir. Onların elde ettiği sonuçlara göre hiçbir etkinin beklenmemesi daha muhtemel- dir. Aynı zamanda sağlık veya konfor üzerinde hiçbir etkinin olmamasının bu düzeylerde bekleneceğini göstermişlerdir. Bu nedenle, binada bulunanlar üzerindeki negatif etkileri yalnız CO₂ düzeylerine bağlamak yanlıştır. Elbette havalan- dırmanın arttırılması binada bulunan kişiler (eğer varlarsa) tarafından yayılan CO₂ konsantrasyonunu ve aynı zamanda insanlar ve faaliyetleri, binalar ve mobilya, kullanılan filtreler ve ayrıca sigara içme (eğer oluyorsa) ve yanma dahil olmak üzere diğer birçok kapalı alan kirlilik kaynağından yayılan kirletici konsantrasyonlarını azaltacaktır. Bu emisyonlar yuka- rıda belirtilen çalışmalarda gözlenen etkilerden esas olarak sorumludurlar ve CO₂ yerine bunların üzerinde durulması gereklidir. PROBLEM Yukarıda belirtilen kanıtlara rağmen havalandırma ile ilgili bazı önemli sorular hala tam olarak cevaplandırılmamıştır. Diğerlerinin yanı sıra, binalarda havalandırma şartlarını belir- leme için hangi sonuç kullanılacaktır ve sonuç olarak ne kadar havalandırma gereklidir? Bu sorun havalandırma oranlarının

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=