Tesisat Dergisi 29. Sayı (Eylül-Ekim 1997)

kaynaklanmaktadır. Buna karşın, hızla artan nüfusumuz, kırsal alanlardan şehirlere olan göç, büyüyen şehirlerimizin yeni sağlıksız yerleşim alanları nedeniyle, hızla gelişen yapılaşmada ülkemiz inşaat sektöründe mühendislik hizmetlerimiz Türkiye'yi dünyada deneyimli ülkelerden biri haline getirmiştir. Taahhütte, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinde, işçilikte doğru ve yanlışlarımızla kazanılan tecrübe birikimi, az ve ucuz iş gücü ile çok ve hızlı iş yapma becerisi inşaat sektörümüzün övüneceği bir olgudur. Ayrıca 1980-1 990 döneminde uygulamaya başlayan batılılaşmaya dönük açılımlar , yabancı yatırım imkanları, gümrük, döviz, ithalat olanakları ve teşvikleri ülkemizde mühendislik ve müşavirlik hizmetleri için yeni bir dönem başlatmıştır. Özellikle yapı teknolojisinde, otel, iş merkezi, çarşı, hastane gibi önemli yatırımlarında Türk mühendis ve mimarları büyük başarılar kazanmış, yeteneklerini kanıtlamışlardır. Ancak, bu uygulamada bilimsel ve teknik noksanlarımız, ileri teknoloji ile yetersiz ilişkimiz kendini göstermiş, yatırımcı kuruluşlar ülkemiz mimar ve mühendislerine yeterli güveni duymamışlardır. Bunlara örnek olarak İstanbul'da inşa edilen büyük iş merkezleri, hastane, hava meydanı ve kültür merkezleri gösterilebilir. Ülkemiz mimar ve mühendislerinin en büyük noksanlığı olarak uluslararası standartlara uygun olmayan yönetmelikler ve şartnamelerle hizmet vermesi, halen ülkemizde zorunlu olmayan can, mal, sağlık, hijyenik, yangın ve benzeri standartlar yerine imar yasalarına uygun hizmet vermesi gösterilebilinir. Bu nedenle genelde Türk mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin batı düzeyinde olduğu söylenemez. Çünkü batıda mühendislik hizmetleri hazır dökümantasyon kaynaklarına dayanır. Hizmet ve uzmanlık alanı sınırlı, birbiri ile iletişimi belirlidir. Ülkemizde hizmet çok yönlü olup, mühendislere her alanda sorumluluk yüklenmektedir. Konu bu yönden ele alındığında, ülkemizin zaman kaybetmeden teknik alanlarda batı standartlarına erişmesi, yapı teknolojisi hizmet sektörüne önem vererek geliştirmesi gereği ortaya çıkar. Gelişmiş ülkelerin ilerisindeki Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya gibi ülkelerde hizmet sektörünün oranı o/o27'Iere ulaşmıştır. insanlar kurumsallaşmış kuruluşlar dışında bireysel olarak evlerinde komputer başında topluma hizmet vermekte, usul ve yöntemler üretmektedirler. Ülkemizde hizmet sektörü gelişmemiştir. Bu durum dikkate alınarak mühendislik hizmetlerinde profesyonelliğin teşviki, uzmanlaşmış müşavirlik kuruluşlarının kalıcılığı sağlanmalıdır. Diğer bir önemli adım proje kontrol ve denetim sisteminde bahse konu deneyimli mühendis ve müşavirlerin görevli kuruluşların merkezlerinde ana müşavirlik birimlerini teşkil etmesidir. Proje kontrol müşavirlik (PM) belgelerine haiz bu müşavirler çok kısa sürelerde uluslararası standartları ülkemiz koşullarına adapte etmekle kalmayıp, ileri ülke müşavirlerine karşı güçlü olabilirler ve zorunlu lokal müşavirlik hizmetlerini daha sağlıklı yürütebilirler. Bu geçiş dönemi; ülkemizde eksik olan zorunlu standartların ülkemizde uygulanmasına yol açabileceği gibi, yabancı müşavirlerin know-how bırakmadan göstermelik yerli taşeron mühendis kullanımlı hizmetlerini de önleyecek, ayrıca ülkede profesyonel mühendislik hizmetlerinin gelişimine neden olacaktır. Yapı teknolojisinde en büyük noksanımız kötünün iyisine yönelik standart ve şartnamelerimiz ile ileri teknoloji uygulamasında ilkel kalan araştırma ve geliştirme yöntemlerimizdir. Batı ülkeleri bu dönemi asrımızda çok hızlı bir sürede geçirmiştir. Batıda bilinen ve uygulanan yöntemlerin ülkemize adaptasyonunun kolay ve zor yönleri mevcuttur. Tüketicinin korunması ve topluma yararlılık açısından, sanayide, imalatta, uygulamada, işletmede yapmamız gerekli reformlar ile eğitimde, toplu yaşam düzeyinde, kültürde yapmamız zorunlu hamleler zorvezaman alıcıdır. Kolay yönleri ise demokratik düzen içinde insanoğluna önem veren can, mal, sağlık, hijyenik ve kontrol standartlarının ülkemizde geçerliliğinin sağlanmasıdır. Yapı teknolojisinde de bu zorunlu standartların büyük eksikliği görülür. Örneğin yapılarda doğru dürüst bir yangın standardımız halen yoktur. Hızlı gelişim dönemimizde yapılarda sadece dayanıklılık ve depreme göre sağlamlık ön planda ele alınmış, fakat bu alanda dahi başarılı olunamamıştır. Ülkemizde yapım sürecinde; tasarımdan başlayarak işletme dönemine kadar bir çok yapının; oriyantasyonu mikro-klima imkanları, rüzgar etkileri, güneş ve gölgeleme durumları, alt yapı olanakları yeterli etüd edilmemiş, standartlar ile mukayesesi yapılmamıştır. Yapı kabuğu, yapı bileşenleri, yapı elemanları, katmanların seçim ve uygulanmasında yardımcı asgari standartları belirten bir kaynağımız bulunmamaktadır. İklim koşullarına uygun zorunlu yapı içi konforu, taze hava koşulları, pis hava, toksin, gaz, gürültü, sağlık, hijyenik standartları uygulanmamakta ve önemsenmemektedir. Ekonomiklik ucuzlukla değerlendirilmekte, enerjinin üretim ve kullanımında akılcı ilkeler, geri kazanma yöntemleri hiç dikkate alınmamaktadır. Dolayısıyla, yapı içi konforunda zararlı enfeksiyon bakteri, mikrop gibi unsurların yanısıra toz, titreşim, gürültü, akustik, güvenlik ve yangın gibi __ ______ TESİSATDERGİSİ SAYl29 ___ ________ ______ � EYLÜL-EKİM'97

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=