Tesisat Dergisi 22. Sayı (Temmuz-Ağustos 1996)

-------------------------ı~I\Nil\ BiLGiLE§)--- sayısı (kullanılmış havanın tamamen temiz hava ile yer deği ştirmesi) esas alınır. Büyük yapılarda havayı ısıtmak ya da soğutmak pahalı olduğundan enerji tasarruf önlemlerinin zorlanmasıyla hava değişim sayısı düşük tutulmaktadır. Bunun sonucu olarak iç hava kirliliğinde artış olmaktadır. Binalarda yetersiz taze hava beslenmesi, kirlenmiş fi ltreler, bakteriyel büyüme ve mikrop bulaşmış havalandırma kanalları sebebiyle ciddi sağlık soıunları ortaya çı kabilmektedir. İyice temizlenmeyen kanallarda biriken toz, kir, hatta ölü böcekler, kuşlar, fareler, türlü çöpler bakteri ve virüslere üreme zemini olabilir. Sistemin çalışmasıyla açığa çıkan nem ve ısı da birçok mikrop ve parazit kurtların mikroskopik türlerine ideal üreme ortamı sağlar. Kamu sağlığına hassasiyet gösterilen ülkelerden biri olan A.B.D.'de yapılan konuyla ilgili bir araştırmanın sonuçları ilginçtir. 1 O yıl içerisinde incelenen 530 hasta binanın % 55'inde havalandırma ve iklimlendirme sistemi sorunlu bulunmuştur. Örneğin su spreyleme birimlerinden alınan örneklerde yapılan bazı ölçümlerde I mililitre (yak l aşık 20 damla) suda I milyon mikroorganizma gibiyüksek seviyede kirlenmeye rastlanmış; bazı nemlendiııne ünitelerinin duvarlarının mikrop türü organizmalarca tamamen kaplandığı ortaya çıkarılmıştır. Havalandırma ünitelerinin ya da komşu kanall arının cephelerinde su yoğuşması meydana geld i ğinde mikroplar genellikle bu duvarlarda da büyümeye başlar. Böylece normal hava taşıma kanallarından geçerken hava kütlesi bu mikropları kapabilir ve kirlenebili r. Soğutma kuleleri ve nemlendirici kondensörler de mikropların büyüme alanı hal ine gelebilir. Bu soıunu yenmek üzere yeni ortaya çıkan projelendirme eğilimi soğutmanın "kuru" sisteme göre yapılmasıdır. Ancak havadaki nem kayıpları hasta bina sendromunu daha da vahim hale getirebilmektedir. Bir havalandırma sisteminin dolaşım kanallarına mikroorganizmalar yerleşmiş ise o sistem kirlenmiş ve hastalık yayar hale gelm i şt ir. Bu durumda havayı soluyanlar arasında Lejyoner Hastalığı gibi enfeksiyon hastalıkları veya alerjik tepkimeler yaratan hastalıklar ortaya çıkabilir. Ofis çalışanları arasında alerjik solunum yolu rahatsızlıklarının ne yaygınlıkta ortaya çıktığı konusunda henüz kesin bir bilgi bulunmasa da bu konudaki örnekler azımsanamaz. İç hava kirliliğinin tek bir sebebi yoktur; kirleticiler değişik niteliklerde olup farklı yerlerden kaynaklanabilir. Bir kısm ı doğaldır. Örneğin soluduğumuzda dışarı verilen karbon dioksit ve su metabolizmanın işlevinin bir ürünüdür. Karbon dioksit bir ortamda küçük miktarlarda bulunduğunda zararsızdır, ancak konsantrasyonun yükselmesine göz yumulduğunda insan sağlığın ı tehdit eder hale gelmektedir. Diğer bir doğal kirletici radon gazıdır. Binanın bulunduğu yörenin kaya yapısına bağlı olarak topraktan yükselen radyoaktif bu gaz özellikle bodrum katlarında temelden iç hacimlere sızarak insan sağl ı ğın a bir tehdit oluşturabilmektedir. Doğal kirletici ler sınıfını oluşturan etkenlerin başlıcaları yazının başlarında bahsedilen mikroorganizmalardır. Bunlar yukarıda belirtilen şartlarda ortaya çıkmaktadırlar. Diğer kaynaklar ise insan yapımı toksit kimyasallardır. Fotokopi makineleri gibi ofis gereçlerinden yayılan gazlar, haşere mücadele ilaçları, güçlü temizleme maddeleri en bilinen kimyasal kirleticilerin kaynaklarıd ır. Oysa birçok kirleticinin hiç umulmayan kaynakları olabilir. Örneğin, özellikle ilk kullanıldıkları birkaç ayda, duvardan duvara halılar, mobilyalar, kontraplak, sıkıştırılmış duvar kaplamaları, izolasyon malzemeleri, yapıştırıcı lar, bazı boyalar, telefon kablo l a rı buharlaşarak havaya karışan uçucu sentetik maddeler içerirler. İç hava kir lili ğinin bir kısmını oluşturan Formaldehit gazı bu maddelerin en TESİSAT DERGİSİ SAYI 22 önde geleni ve zararlısıdır. Yapay iç hava kirliliğinin ana kaynağı ise sigara içimi ve pişirme gibi yanma süreçlerinin ortaya çıka rdığı maddelerdir. Sigara dumanı üçte biri kanserojen olan 3.000 farklı kimyasal bileşkeden oluşmaktadır. (Tek bir s igara-yaklaşık 0.2 mikron çapta-yani solunabilir boyutta, Sxl 0' 2adet zerrecik üretir.) Sigara içilmesinin zararı sadece dumanı içine çeken kişilere olmamaktadır, duman dolu bir atmosferde nefes al maya çalışan kişi !erde bundan etkilenmektedir. Hatta, sigaranın filtresinden içe çekilen duman ile kıyaslandığında ti.iten tuman da birçok kanserojen madde ve nikotin gibi toksinler içerdiğinden neredeyse aynı miktarda sağlığa zararlıdır. Sigara içimi en önemli karbonmonoksit kirliliği kaynağıdır. Yanmanın tam olarak gerçekleşmed i ği durumlarda ortaya çıkan ve toksit bir gaz olan karbon monoksit, tüten sigara dumanında içe çekilenin 2.5 katından fazla bulunmaktadır. Yükleme boşaltma yapılan garajların ve ağır araç trafiğinin y arattı ğı egzoz gazlarına maruz bi naların iç havasında yüksek düzeyde karbon monoksit ve dizel yakıt emisyonları bulunabilir. Sağlığımız soluduğumuz kirli hava yüzünden gittikçe artan bir tehdide açık kalmaktadır. Toksik maddelerin vücuda alındığı yolların başlıcası akciğerlerdir. Kirli havadaki çeşitli toksinler ya doğrudan a kciğerle ri , ya da akciğerl erden dolaşım sistemine geçerek vücudun diğer kısımlarını olumsuz etkileri altına alırlar. Solunum sisteminin yapısı ters dönmüş bir ağacı andırır. Nefes borusu göğsün tam üzerinde iki bronşa ayrılır. Her bronş kendi içinde (yaklaşık yirmi kez) gittikçe küçülen boyutta da ll anır. Vücudun hayatiyetini sağlayan oksijen karbon dioksit değişimi bronşların en küçük birimlerini oluşturan hava kesecikleri, alvaolerde gerçekleşir. Akciğerlerimizde ortalama

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=