Tesisat Dergisi 21. Sayı (Mayıs-Haziran 1996)

•• •• •• BAŞKANIN GORUŞU Son yıllarda seslerini giderek daha çok duyurmaya başlayan sivil toplum örgütlerinin önde gelenleri arasında bulunan Birliğimiz'i zorlu bir çalışma dönemi bekliyor. Konularımıza çok az sahip çıkabildik bugüne kadar. Önümüzde çeşitli engeller vardı, bunların üstesinden gelemeyeceğimizi düşünüyorduk. Özellikle son on yıl içinde dünyaya yeni açılan penceremizden, önce çekingenlikle baktık dışarı, kendimizi mesleki olarak pek de yeterli görmüyorduk gelişmiş ülkelerin müşavirleri karşısında. Sonra yavaş yavaş tablo değişti, onlardan teknik olarak hiç de geri olmadığımızı anladık; her konuda görüş bildirir, tartışmalara katılır olduk. Serbest proje-müşavirlik firmalarımız önemli atılımlar yaptılar, kapsamlı işlere aday oldular, aldıkları sorumlulukları sonuna kadar başarı ile götürdüler. Bürolarımızın teknik donanımı, kadrolarımızın bilgi ve deneyimi hiç de küçümsenecek gibi değil artık uluslararası düzeyde bakıldığında. Ama eksik olan birşeyler var hala. Müşavir mühendislik-mimarlık hizmetleri, zamanında işlevlerini yerine getirmiş fakat günümüzde çağdışı kalmış yasalarla, yönetmeliklerle yürütülmeye çalışılıyor. Müşavirlik hizmetleri, 2886 sayılı Devlet İhale Yasası'nda "genel hizmet" kapsamında tarif ediliyor örneğin. Nicelikten çok niteliği önemli olan teknik müşavirlik, sadece hizmetin bedeli ile değerlendiriliyor. Ülkemizde projeler, hiç bir gelişmiş ülkede uygulanmayan yöntemlerle ihale ediliyor. Hala, "UYGUN BEDEL, EN DÜŞÜK BEDELDİR" diyen yönetmelikler çıkarılabiliyor. Bizler bugüne kadar hep önümüze konan evrakı itirazsız kabul ettik, hep tek taraflı ve aleyhimize koşullar içeren sözleşmelere imza atmak zorunda bırakıldık. Hizmeti geç yaptığımız durumlarda cezalar ödedik, ama projemize süresi içinde bakmayan, ücretimizi zamanında ödemeyen işverenin de bir şekilde cezalandırılması gerektiğini söylemedik nedense. Belki de tek başımıza, bireysel çabalarımızla, elimizden hiçbir şey gelmeyeceğini biliyorduk ve devam ettik mesleğimizi hiçe sayan uygulamalara ses çıkarmamaya. Maddi güçlüklerle, istikrarsızlıklarla ve hiç bir destek görmeden devam ettirmeye çalıştığımız işyerlerimizin, hepten işsiz kalmasından korktuk, sustuk hep. On beş yılı aşkın bir süreden beri varolan ve giderek tanınan, güçlenen Birliğimiz; yanlış uygulamaları değiştirmek, doğru kuralları hayata geçirmek için çok çalışmak zorunda bundan sonra. Bireysel olarak gösteremediğimiz varlığımızı, topluluk olarak kanıtlayabiliriz istersek ve inanırsak. Yeter ki, "Birlik bana ne veriyor?" düşüncesini, "Birliğe ben önce nasıl katkıda bulunabilirim ki, kazanılanlar bana da geri dönsün." olarak değiştirebilelim. Kendimizi Avrupa Birliği üyeliğine aday görüyorsak eğer, üye devletlerin müşavirlerinin seviyesini her yönden bir an önce yakalamak, mesleğimizi hak ettiği saygın yere getirmek zorundayız. Saygılanmla, FGae tnme laBÇaÖş Lk.aAnŞ A N 3

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=