---------------'\(PANEL>- başladık. Bundan 8 sene önce ilk ihracatımızı Singapur'a yaptık. Daha sonra ihracatımızı arttırarak İngiltere'ye soğurma grubu, İtalya ve Hollanda'ya fan-coil sattık. Bugün iftihar edeceğimiz bir nokrayageldik. Şuanda ABD'de 10 adet Teba Klima Santralı çalışıyor. 1996 yılı sonuna kadar ABD'ye 1 milyon dolarlık ihracat yapacağız. İki yıl içinde 35 milyon dolarlık ihracat hedefliyoruz. Bir sanayicinin Türkiye'de yaşaması şartının ihracat olduğunu kabul ettiğimiz için dünyaya açıldık. ABD klima sektöründe çok gelişmiş bir ülke, standartlarla ilgili mevzuatları var. ABD pazarında bulunmamız için orada imalat yapmaya ihtiyacımız var. Çünkü bir rakım yedek parçaların ABD'den gelip burada montaj yapılıp tekrar oraya girmesi çok büyiik masraflara yol açıyor. Şu anda Chicago eyaletinde Teba'nın ilk montaj atölyesi faaliyete geçmiş dunımda.Türkiye'den gönderdiğimiz santral modülleriyle ABD'den remin edilen vantilatörler biraraya getirilip Teba'nın kontrolü altında üretiliyor ve riikericilere sarılıyor. Fan-coil'lerde de aynı durum söz konusu. Avrupa'ya olan klima ihracatımız oldukça yoğunlaştı. İtalya, Hollanda, İngiltere, Almanya'ya ihracatlarımız var. Harra Almanya'da da montaj konusu gündeme gelmeye başladı. Klima, teşvik yasalarıyla birlikte özellikle turistik otellerimizin irhal malzeme kullanma arzusuyla dünyaca tanınmış birçok firmanın Türkiye'ye gelmesine neden oldu. Bu durumda birçok Türk sanayicisi yıllar önce gümrük birliğine girme çalışmalarına başladı. Türk ve dünya klima sanayinin kalitesi ne düzeydedir? Kabul ermek gerekir ki, Türkiye'deki klima sanayiini, dünyadaki örnekleri Tiirkiye'ye transferederek, bilgi birikimimizi arttırarak geliştiriyoruz. Sektörde faaliyet gösteren ve derneğimiz iiyesi olan firmaların ürettiği tiim ürünler Avrupa, ABD ve Japonya'daki pek çok rakibimizin ürettiklerinden daha iyi. Bu nedenle ithalat olduğu gibi ihracat da yapabiliyoruz. Yabancı firmaların Türkiye'ye gelmeleri klima sanayicilerinin sarışını azaltmadı. Son yıllarda klimaya olan ihtiyaç arttı, gerek yerli gerek yabancı üreticilerin TUrkiye'deki satışları iki yıl içerisinde olağaniisrii değişti. Pwf.Dr. Nuri SARYAL: Teşekkür ederiz Sayın BAYGAN. Şimdi sözü Alarko Yönetim Kurulu Üyesi sayın Tamer ATAUZ'avermek istiyorum. Tamer ATAUZ: Teşekkür ederim. Gümriik Birliğine biraz daha yakından bakalım. Gümrük Birliği, basınımız ve sanayi çevreleri tarafından Avrupa Birliği'ne girişe bir adım olarak değerlendirildi. Sanırım Avrupa TESİSAT DERGİSİ SAYI 21 Birliği üyeleri de gümrük birliği anlaşmasını imzalarken aynı şeyi düşünüyordu. Avrupa Birliği ülkemizde ekonomik boyucları ile değerlendirildi. Oysa kanımca diinya çok daha ilginç ve önemli bir olaya tanık olmakta. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana yaklaşık yarım yüzyıl geçti. Bu süre içinde dünyada pek çok değişim yaşandı. Bunlardan biri teknoloji ve bilgi akımının globalleşmesiydi. Bu durum, globalleşmenin dışında gibi gorunen bölgesel grupların oluşumunu meydana getirdi. Bunların en önemlileri Avrupa Birliği, NAFTA ve Pasifik Grubu idi. Her iki olguya ters bir olgu daha var. Bu da biiyük veya küçük devletlerin parçalanarak bölünmeleriydi. Sovyerlerin, Yugoslavya'nın hacca Çekoslovakya'nın ikiye bölünmesi vb. Bu zıt hareketler arasında Avrupa Birliği'nin kendine özgii bir karakteri var. Avrupa Birliği 1950'li yıllarda Benelux devletlerinin kurulmasıyla somur bir şekilde ortaya çıkıyor. Bunun ardından Avrupa Demir Çelik Birliği'ne devam ediyor. Avrupa Birliği'nin NAFTA'dan ve Pasifik Ticaret Bölgesi'nden farklı bir konumu var. NAFTA ve Avrupa grubunun birlikleri daha çok ticari ve teknolojik anlaşmalara dayanıyor. Bu nedenle çabuk ve kolay hareket edebiIiyorlar ama çabuk da değişebilirler. Avrupa Birliği ise son derece ağır işleyen, daha kapsamlı ve bürokratik bir yapılanmaya sahip. 18. yy.'da yeryüzündeki imparatorlukları almış olan Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu gibi imparatorlukların dağılıp milliyetçilik akımının gelişmesiyle birlikte 20.yy'ın sonunda milli devlerlerin üzerinde bir iradeye sahip Avrupa Birliği'nin kurulması yolu açılıyor. Avrupa devletleri kendi hükümranlık haklarının bazılarından vazgeçerek Avrupa Birliği'ne giriyorlar. Bunu da din, kültür, siyasi ve sosyal alanlardaki çeşitliliği koruyarak yapmak istiyorlar. Bu, gerçekleştirilmesi çok zor bir durum. Eğitimi gözönüne alırsak, çeşitli diller ve farklı öğretim metodları var. Bunları koruyarak fırsat eşitliğini, diplomanın her yerde geçerli olmasını, öğretim
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=