Tesisat Dergisi 195. Sayı (Mart 2012)

GÖRÜNÜM 18 Tesisat Dergisi Sayı 195 - Mart 2012 Altı ay önce kendisi ile telefonla konuştuğumda, kötü bir hastalığa yakalandığını, 80. yaşını doldurmadan ayrılacağını yakınarak anlattı. Pazar günü ilanını gördüm vefat etmiş, çok üzüldüm. Yıllar önce Türk Müşavir Mimar ve Mühendisler Birliği’nin bir kongresinde bir eleştiri sonucu konuşmacıya projelerde sorumluluk taşıyan ben ve firmamdır diye itiraz etmişti. O zaman kendisini tanıdım. TMMM’nin Madrid toplantısında da beraber olduk. Bilgili, açık, samimi bir müşavirdi. Barajlar konusunda da yegâne uzman müşavirlerden biriydi. Kanımca 80 yaşını doldurup vefat etti. Allahtan kendisine gani gani rahmetler dilerim. arkadaşlarla, bine yakın kursla buhar tesisatını sektöre tanıtmış Cafer Ünlü’yü sayabiliriz. Ayrıca Numan Şahin gibi Rehva – TTMD bağlılığını sağlayan, Erdinç Boz gibi İstanbul merkez binasını derneğe mal eden Ömer Kantaroğlu, Erdal Gürdal, Engin Kember, Hüseyin Erdem, Abdullah Bilgin ve GürkanArı gibi başkanlarımız ile İstanbul veAnkara aktivitelerinde öne çıkan çok değerli dostlarımızla övünürüz. Bu anlamda sektöre yardımcı olan çok değerli isimleri öne çıkmıştır. Adlarını sayamaya- cağımız kadar fazla bu isimler derneklerde, inşaat firmalarında, tedarik firmalarında, taahhüt firma- larında ve tasarımcılar grubunda yer almaktadır. Herbiri birbirinden daha deneyimli ve konularında uzman sayılan, yapı teknolojisini süsleyen bu değerli uzmanlar arasında yeni akademisyenlerde bizlere umut ve güven vermektedir. Bu nedenle tesisat sektörü yapı teknolojisinde çok ağırlıklı ve saygındır. Kısa bir süre içinde tümbu arkadaşların uzmanlıkları kanıtlanıp tescil edilecek, projelerin rasgele baştansavma denetimi önlenecektir kanısındayım. Bu gelişimde uzmanlık ayrımı yararlı olmuştur. Isıtma, havalandırma, klima, sıhhi tesisat dışında yangın, basınçlı gazlar ve benzeri tesisat sektörü genişlemiştir. Ayrıca sismik önlemler, basınçlı gazlar, arıtma, alt yapı tesisati konuyu yaymıştır. Bugün hepsini tesisat projeleri içinde düşünmek asansör, bahçe sulama, mutfak, çamaşırhane ve doğalgaz projelerini bir arada tek müellif sorumluluğunda görmek yanlış bir uygulama sayılabilir. Bu nedenle mekanik tesisat, HVAC ve sıhhi tesisat ile sınırlı kalmalı; yangın önlemleri, sismik tedbirler, enerji, genleşme, otomasyon ayrı düşünülmelidir. Bu şekilde bir hizmet an- layışı tasarım bürolarını uzmanlardan oluşan bir grup haline sokacak, sorumluluk ve hizmet bedeli anlayışı değişecektir. Konular birbiri ile içiçe girmiştir. Otomasyon, yangın, enerji, bahçe sulama, mutfak, çamaşırhane tasarım ekibinin uzmanlarla yürüteceği işler sayılmalıdır. Çünkü herbirinin tasarım yaklaşımı ayrıdır. Kaldıki bir kişinin her konuda uzman olabilmesi, üzerine sorumluluk alabilmesi imkansızdır. Bu anlamda hizmet ekip ürünü haline gelmiştir. Ekip üretiminde tasarımcının yeri çok farklıdır. Beyin gücü ile hizmet veren bu kişiler ısıtma, havalandırma, egzost havalandırma, sıhhi tesi- sat, yangın, otomasyon ve benzeri uzmanlık dalı hizmetlerde çok değişik bilgilere sahip olmaları ve sorumluluk taşımaları gerekir. Genel olarak bu sorumluluk sektörde hizmet veren akademisyen, üretici, müteahhit ve malzeme tedarikçilerin- kinden çok farklıdır. Bu yönleriyle sektörde esas mühendislik tasarımcılık sayılır. Ancak mali güçleri olmayan tasarımcılar bu ağırlıklarını or- taya koyamamışlardır. Aksine üreticiler, tedarikçi arkadaşlar bu konuda öne çıkmışlardır. Sorunun püf ve üzücü noktası buradadır. Bu nedenle gün geçtikçe TTMD’deki tasarım gücü zayıflamakta, aksine diğer branşlar güç kazanmaktadır. Bürok- rasiye dayalı yönetmeliklerle kazanılan bu gücü uygulamaları çok üzücüdür. Örneğin bir ısı yalıtım projesinde İmar Müdürlükleri yapının 15 yerinden kesit ve hesabı (İZODER nedeniyle) isterken sistem seçiminde tasarımcının tercihini hiç dikkate değerlendirilmemektedir. Bunun nedeni bir projeyi inceleyenin projeyi yapan kadar bilgi sahibi olmaması, yönetmelik ve yasaların o ko- nuda itamakamlarını görevli kılması gösterilebilir. Bu anlamda sektörde TTMD’nin tasarım ağarlıklı olması, projelerin standart ve kodlara dayanması gerekir. Diğer bir değimle TTMD’de yaptırım gücü proje tasarımcıları tarafından kullanılmalıdır. Sarkozy’nin Yaptırımı İnsanoğlu Yaklaşık 6 milyar insanın yaşadığı dünyamızda birey olarak durumumuz nedir? Sorusuna kişi- sel cevaplarımız farklıdır. Kim ne derse desin insanlar kendilerini bir çok noktada toplumdan farklı görür. İleri yaşlarda bazen geriye bakarak dünyadaki bireylerin yaşamları düşünüldüğünde çok farklı gerçekler ortaya çıkar. Yaşlı-genç, sağlıklı-hasta, siyah-beyaz, dindar-ateist, kültürlü-kültürsüz, sporcu ve sıradan insanın birbirinden çok farklılıkları mevcuttur. Genelde insanlar bencildir, kendisini sever ve korurlar Başkalarını dünyayı tanıdıktan sonra sever veya nefret ederler, ancak sevmedikleri sevdiklerin- den çok fazladır. Aynen bilmediklerinin çok ama çok fazla oluşu gibi. Bilim, insanoğluna çok şey öğretmektedir. Teknoloji ise bunun uygulamalarını gösterir. Bu nedenle öğrenen ve gören çok azdır. İnsanların %90’ı sıradan yaratık sayılır. Geri kalan %10’u da Bilim Dünyasında kısmen bilgili sayılırlar. Bu anlamda insanoğlu diğer yaratıklar içinde düşünen, konuşan bir yaratık olmakla beraber yetersiz kalmaktadır. Dolayısı ile evreni, bilmi ve teknolojiyi tanıyan bilen insan hemen hemen çok azdır. Çevremizde bilimde, sanatta ve teknolojide sivrilmiş bir çok insana rastlar ve kendilerinden gıpta ederiz. Ancak birinin bildiğini başkası bile- mez. Daha doğrusu o bilginin derinliğine inemez. Bu nedenle Allah’ın bahşettiği en zengin akıl bile, yaşamda yetersiz kalmaktadır. Ermenistan ile olan sorunlarda Fransa’nın dev- reye girerek kendi ülkesinde geçerli Osmanlı- Ermeni soykırımı adı altında bir yasa çıkarması bizleri fevkalade üzmüştür. Fransa’nın bu yasa ile Ermeni’lerle iyi münasebet ile seçimde oy toplaması dışında bir çıkarı görülmemektedir. Bu yaptırımın asırlarca süre gelen Osmanlı- Türk-Fransız dostluklarında daha öncelik taşı- ması bizler için ilginçtir. Ayrıca tarihçilerin karar vermesi gereken bu konuda politik yaptırımları bizleri şaşırtmıştır. Bir anlamda Fransa’nın bizlere olan tutumunu gerçekçi olarak değerlen- dirmek gerekir. Esasen kaypak, menfeatperest bir ülkenin resmi politika dışında halkının da buna paralel düşündüğü kanısındayım. Belirli bir kültür seviyesi yanısıra Fransa – Türkiye biri birine hiç yaklaşmamış aksine Türkler kan- dırıltmıştır. 1950 yılına kadar Fransa’yı dünya lideri bir ülke olarak tanıyan bir toplum olarak bu ülkede orta okul ve liselerimizde yabancı dil olarak Fransızca okunurdu. Ayrıca Galatasaray, Saint-Josef, Saint-Bennua ile Dame de Sion gibi okullar ülkemizde çok kültürlü insanlar yetiştirmiştir. Bu ilişkilere rağmen Sarkozy gibi bir insan yüzünden Fransa ile kavga etmek bizi üzmektedir. Ancak şu bir gerçektir ki Os- manlılar Ermenilerin üzerinde bir soykırım yaptırımına girişmemiştir. Nitekim Fransa’da yüksek mahkeme bu yasayı iptal etmiştir. Bu yönleri ile Fransa’nın bir hukuk devleti olduğuna inanmak gerekir. Buna rağmen Fransahalkının özgür bir toplum olduğu kolayca kanıtlanamaz. Zamanla ortaya çıkacak gerçekler yöneticileri üzecek buna karşın toplumları rahatlatacaktır. Yılmaz Karataban İnşaat Y. Mühendisi (1953 İTÜ)

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=