Tesisat Dergisi 193. Sayı (Ocak 2012)

SÖYLEŞİ 86 Tesisat Dergisi Sayı 193 - Ocak 2012 Bu konudaki ilk ürünümüz de Fentek’te üre- tilen Solartek’ticari kollektörleriydi. Bir NATO projesinin desteği olan çalışmamıza 1998’de TÜBİTAK-MAM’da başladık. Konusu; güneş kolektörleri yüzeyi için alüminyum üzerine bir kaplamaydı. Orada geliştirdiğimiz ürünün daha yüksek ısı yayma özelliği yani yüksek emisyon oranı vardı. Aslında güneş enerjisi üzerine ilk çalışmamıza orada başladım. “Alüminyum ve güneş konusunda beni yüreklendirdiler” Solartek projesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse; alüminyum ekstrüzyonla çekilmiş levhalarla, altından boru geçen bir kanatlı profili alıp, 12 tanesini yan yana getirip kesikli daldırma yöntemi ve farklı bir teknolo- jiyle, batırıp çıkararak üretiliyor. Bu yüzeylerin geliştirilmesi Marmara Araştırma Enstitüsünde aynı konuda 2.inci kez alınan bir NATO projesi kapsamında olmuştur. Bu projenin ilki başarısız kalmıştı. 2.inci Nato Projesini Prof. Dr. Engin Türe yönetiyordu. Beni çağırdı ve selektif yüzey hazırlama iş paketinin sorumlusu olarak da- nışmanlık önerdi. Alüminyum ve güneş üzerine daha önce hiç çalışmamıştım. Esas konum, yakıt hücreleridir ve bu konuda Fransa’da doktora yaptım. Bunun çok farklı bir konu olduğunu söyledim, ancak sonuçta çalışmanın elektrokimya alanında bilgi birikimine dayalı olduğu konusunda beni yüreklendirdiler ve güneş enerjisi konusu benim de ilgimi çekti. Bu sırada tesadüfen karşılaştığımız ABD’deki arkadaşımız Bülent Başol’un benim bu konuya girmem gerektiği konusundaki söylemi de etkili oldu. O da güneş pilleri üzerine çalışıyor. Güneş konusunun Türkiye’de çok anlamlı olduğunu ve bu projede mutlaka bulunmam gerektiğini belirtti. Sadece güneş ısısı değil güneş pilleri konusundaki ar-ge çalışmalarımız da böylece başlamış oldu. Ancak bu konudaki çalışmala- rımız henüz uygulama aşamasında değil. “Türkiye’nin kriz yaşadığı bir dönemde radyatörden çok kolektör satıldığını düşünüyorum” Ülkemizde güneş konusunda dosdoğru bir tek- noloji yok. Orada çok güzel bir çalışma yaptık. Patent alındı fakat NATO tarafından bir firmanın üretme zorunluluğu vardı. NATO da, bu işi yap- mış olmamıza şaşırdı. Tesadüf olup olmadığını sordular, biz de çalışıp geliştirdiğimizi söyledik. İsveç’e Upsala Üniversitesi’ne gidip, kalite kontrol yöntemlerini öğrendik. Sonra Fentek’te bir danışmanlık sürecim oldu. O süreç içinde Fentek, üretime geçti. Bayağı da başarılı oldu. Türkiye’nin tamda kriz yaşadığı bir dönemde radyatörden çok kolektör satıldığını düşünüyorum. Güneş kolektörlerinin her yerde yaygın olarak kullanılması beni çok mutlu etmişti. Aklımda hep bu olayı daha da geliştirmek var. Bir kez öğreniyorsunuz ve birikimlerinizi daha ileri götürmek istiyorsunuz. Ve sonunda şimdiki teknolojiyi geliştirdik. Bu, son derece fizibl bir teknolojidir. 30 cm. eninde bakır bir şerit belli bir hızla açılıyor ve çeşitli banyoların içinden ge- çerek, kimyasalı elektrokimyasal, sojel teknikler ve termal işlemlerle kaplanıp (nano kaplama), tekrar sarılıp rulo haline geliyor. Ürün, seçici yüzey yani kolektörlerin soğurucu yüzeyleridir. Temel bilim açısından teorisine baktığımızda güneş ışığı ile ısı arasındaki bağıntı şöyledir: Işık, ısıyı belli bir dalga boyu aralığında maksimum verir. Isınan cisimlerin ısı yaydığı dal- ga boyu ise daha farklıdır, infrared bölgesindedir. Dolayısıyla yüzey optik bir oyun gibidir. Isıyı, UV Visible bölgesinde soğuruyor. Isı yayılan bölgede siyah cisim ısıyı yaymıyor, içeri çeviriyor. Dolayı- sıyla 95 absorpsyon 5 ile 7 arasında emisyona sahip yüksek verimde yüzeylerdir. “Isıyı en iyi ileten bakır olduğundan onunla başladık” Fentek için yaptığımız üründe bu oranlar şöyley- di: Absorpsyon 85 ila 88, bazen de 90 oluyordu. Emisyonsa ise daha yüksekti, 18 ila 25 arasında değişiyordu. Tabi bu kesikli bir yöntem. Üretim yöntemi tümüyle farklı. Çünkü ekstrüzyonla çekilmiş profiller üzerine kaplama yapılıyor. Oysa yeni geliştirdiğimiz yöntem kesikli değil sürekli, 0,1 veya 0,2mm bakır şerit üzerine kaplama yapılıyor. Tümüyle farklı bir kaplama yöntemi. Aslında aynı teknik alüminyum, çelik ya da sac yüzeylere de olabilir. Isıyı en iyi ileten bakır olduğundan onunla başladık. Alüminyum daha ucuz. Ardından sac yüzeyler geliyor. Münih’de güneş teknolojileri fuarına katıldım. Sac yüzeyler üzerine kaplama yapıyorlar. Kesikli yöntemle yapan bir firma var, bizim prosesle ilgilendi. Tabi sac olunca antikorozif bir ısı iletken malzeme kullanmak gerekiyor. Hem korozyon (antikorozif ısı iletimi) üzerine hem de nano akışkanlar üzerine (ısıyı daha yüksek verimle taşımak) birçok çalışmamız var. Isıyı suyla taşıyorsunuz ama sudan daha yüksek bir ısı taşıyan malzemeler de var. Dünyada da bunlar yeni yeni geliştiriliyor. Hedefimiz; bir metre eninde, dakikada bir metre hızda çekilen yüzeyler, milyonmetrekareye yaklaşık bir üretim. Bu arada insanların alımını artırmak için yurtdışından ucuza üretim hedefliyoruz. Hepsinin fizibilitesini yaptık. Yurt dışından ucuza mal ediyoruz. Daha yeni olduğundan şu anda satışı yok. Önce kolektör üreticilerine soğurucu yüzey satacağız. “Avusturya’da biokütle kullanımı çok yaygın çünkü temiz enerji kaynaklarına önem veriyorlar” Türkiye’de aslında vakum tüp yok, Çin’den geliyor, düz kolektörler var. Düz güneş kolektörleri, doğru- dan ısı elde etmek için düşük ve orta ısı kullanan sanayi kollarında kullanılabilir. Bu yöntemin bir ör- neğini beton sanayinde izledik bir Avusturya kong- resi sonrasında yapılan teknik gezide. Avusturya’da 50 derecede beton kurutuyorlar. Bunu yazın yüzde 100 güneşle, kışın da hibrit, biokütle ve güneşle karşılıyorlar. Avusturya’da biokütle kullanımı çok yaygın. ÇünküAvusturya, temiz enerji kaynaklarına çok önem veren bir ülke ve bu konuda fevkalade teknoloji geliştirmişler. Hayvanları bile kışın güneş kolektörleriyle ısıtıyorlar. Çünkü ısıtma tekniğinin hava sıcaklığıyla bir ilgisi yok. Örneğin Erzurum, Bolu, Ankara gibi soğuk yerler son derece uygun güneş ısısından yararlanmak için. Çünkü soğuk olabilir ama güneşli bir hava var. Isı eldesi için yeter ki ışık olsun. Tekstil sanayi Türkiye’de çok yaygın. Ayrıca araba parçalarının yıkanması, gıda kurutma da ülkemizde son derece önem taşıyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da halk gıda ürünlerini güneşe sererek doğal olarak kurutuyor. Ancak, doğal kurutma süreci uzun olduğundan aflatoksin denilen ve kanserojen taşıyan bakteriler türüyor. Bir ara hatırlarsınız, kırmızı biberde sorunlar oldu, yurt dışına ihraç edemediler. Bu gıda kurutmanın da güneşle yapılması mümkün. Gıda, tekstil, makine, kaplama sanayinde kullanılabiliyor. Bunun durum gerçekleştiğinde ne kadar tasarruf sağlayacağımıza yönelik bir çalışma yapmak is- tedim, tabi bu çok kapsamlı bir çalışma olacaktı. Türkiye’nin büyük bir kapasitesi var ve enerjide cari açığımız çok büyük. Bu cari açığın büyük bir kısmı enerjiden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bunla- rın veri datalarının çıkartılması lazım. Türkiye’de biraz yaptık. Avusturya’daki kongre için benden Türkiyenin potansiyelini çıkarmamı istediler. Orta ve düşük ısı toplamını Türkiye genelinde 7,5 GW

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=