Tesisat Dergisi 18. Sayı (Kasım-Aralık 1995)

zamanda en büyük zarar vericidir. Denizlerdeki şiddetli "med" hareketleri, kar-buz ve çamur lavinleri bazen tüm bölgeyi basarak küçük dere yataklarını büyük ırmaklar haline getırır, buna kimse karşı duramaz. Su, yerçekimi kanunu gereğince daima yukarıdan aşağıya doğru akar. Fakat bu kaideye zıt olarak, çok ince borucuklarda aşağıdan yukarıya doğru da çıkabilir (kapilarite). Buna güzel bir örnek olarak, bir ağacın köklerinden en yukarıdaki yapraklara kadar suyun çıkabildiğini gösterebiliriz. BİNADAKİ SU: Bir bina inşaatının su olmadan gerçekleşmesi imkansızdır. Harç, beton, şap, sıva gibi bileşimler su yard ımıyla elde edilir. Ayrıca boyaların ve !akların üretiminde kullanılan doğaya zarar verici çözücü maddeler yerine bugün artan bir tempoda su kullanılmaktadır. Bu resimdeki 1 cm, gerçekte 1/ 100.000 mm veya 0.00001 mm.'ye eşittir. Diğer taraftan su, yapıya zarar veren en büyük zararlılardan biridir. Bu nedenle yaşamımızda su ile olan ilişkimizi dar bir çerçevede tutmalıyız. Bu binada suya önceden belirlenmiş çok kısıtlı bir bölümde müsaade edilir. Örneğin banyoda akışkan ve genellikle sıcak su şeklinde, onunla ilgili cihazlarda (musluk, bakteri vs.) karşımıza çıkar. Burada zorunlu olarak ortaya çıkan buhar genellikle pek arzu edilmez. Binanın dışında olduğu gibi içindeki havada da gaz halinde bulunan suyun sıcak mekanlardan daha soğuk mekanlara geçmesi önlenmelidir. Aksi takdirde gözle görülmeyen gaz halindeki H 2 0 elementi, soğuk yüzeylerle temas edince tekrar gözle görülebilen ve akışkan (damla) halindeki suya dönüşür. Kondensasyon= Yoğuşma denilen bu olayın yapıdaki daha sonraki sonuçları ise herkes tarafından bilinir. Bu değişim olayı sık sık tekrarlanıyorsa bilim dünyasında bu olayı "yoğuşma noktasının aşılması" adı veri lir. Mutfak ve banyoların dış duvar tarafındaki tavan-duvar köşelerinde önceleri nemlenme, arkasından küflenme ve arkasından kararma oluşur. Küflenme ve kararmayı yapan, yüksek nisbi nemlilikte yaşayabilen küçük bakterilerdir. Fakat hiç banyo yapılmayan, yemek pişmeyen bir mekan olan yatak odalarında da nem, ev halkını tedirgin eden bir rol oynayarak yaşam konforunu olumsuz yönde etkileyebilir. Bunun nedeni oldukça basittir: İ nsan uyurken ve hiç bir iş yapmazken dahi çevresindeki havaya su buharı verir. Pencereleri sıkıca kapatılmış yatak odasında akşamdan sabaha kadar insanın yaydığı nısbi nemliliğin artması kaçınılmazdır. Böylece bir mekanın hava cereyanının az olduğu bölgelerinde (köşelerde) yeterli nisbi nem l i l iği bulan bakteriler hemen yerleşip çoğalmaya başlarlar. Bu durum sadece soğuk kış aylarında görülür. . Buna benzer hasarların açıklanması, "Yeni Pencerelerle" "Yeni Küf Lekenmeleri" arasında direkt bir bağlantı kurularak Tablo 1 Sıcaklı Doyma Basıncı Max. Nemlilik (V) °C (ps) Pa fmax g/m3 -20 103 0,88 +/-0 611 4,84 20 2337 17,29 40 7375 51, 16 60 19920 130,2 80 47360 293,3 99 97760 578 yapılmaya çalışılmaktadır. Özellikle en az yirmi yıllık binalarda böyle lekeleri olmayan bina yok gibidir. Aslında olayın bilimsel açıklaması şöyledir: Eski yapı nın tek camlı penceresi yapının en soğuk dış yüzeyidir. Bu tür camlarda alçak düzeydeki nisbi nemlilikte dahi dış sıcaklığın özellikle geceleri düşmesi sonucu camın iç yüzeyinde "buğulanma" olur. Tek camlı pencere ise en ucuz ve en emin havalandırma aygıtı idi. Aslında düşünülürse en pahalı aygı ttı. Çünkü tek camlı pencereden dışarıya kaçan ısının çokluğu enerji maliyeti yönünden çok fazladır. Ayrıca soğuk kış günlerinde tek camlı pencerenin iç tarafındaki bölge soğuk olduğu için oldukça rahatsızlık verici idi. Bundan başka eski pencerelerin kasa-kanat birleşmelerinin sıkı sıkı kapalı olmayıp buralardan vuku bulan hava sızdırması da ilave edilirse tek camlı pencerenin hiç de ucuz bir sistem olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu olay sonucunda havadaki mevcut su buharı miktarı daha kısa sürede azalmakta, hatta soğuk köşelerde ve iç yüzeylerde oluşan iç klima, bakterilerin yaşayabilmesi için gerekli ortamı sağlamaktadır. Ayrıca duvarın ısı geçirimsizliğinin tek camlı ince bir pencereden genellikle daha fazla olması, kasa-kanat birleşim yerlerinden sızan havönın etkisi, gerekli olan hava değişiminin hiç pencere açılmadan gerçekleşmesini sağlamaktadır. Belirli bir hava değişim i , insanların soluma sıralarında havaya verdikleri su buharı ile yıkama ve pişirme sırasında ortaya çıkan nisbi nemliliğin tekrar normal bir düzeye indirilebilmesi için gereklidir. Soğuk hava ısındığı zaman içinde barındırabileceği su buharı miktarı artar. (Tercüme edenin notu: Bu sebepledir ki, yazın sıcak

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=