Tesisat Dergisi 18. Sayı (Kasım-Aralık 1995)

Elektrikli Isırma, Güneş Isırma, Isı Pompalı Isırma, Isıtıcı Akışkan Açısından; Sıcak Sulu Isıtma, Kızgın Sulu Isırma, Buharlı Isırma, Hava ile Isırma, Isının Yayılımı Açısından; Konveksiyonel Isırma, Radyosyenel Isırma, Hava ile Isırma, Kombine Isırma, Şimdi , bu saydığım sistemleri küçük notlarla değerlendirmek istiyorum: Lokal Isıtma/ Merkezi Isırma/ Bölgesel Isırma: Lokal ısı emayı tek bir hacmin ya da tek bir konurun ı sırılması; merkezi ı sı emayı birden fazla bağımsız bölümü olan bir yapının ısırılması; bölgesel ısırmayı da birden fazla yapının tek merkezden ısırılması anlamında kullanıyorum. Bazı meslektaşlarımızın bana katılmayacağını bilerek ben, bir tasarımcı olarak , ne kadar az ısı merkezi, o kadar doğru diye özetliyorum fikrimi. Biliyorum, bilmem kaç daireye kadar lokal iyidir de, bilmem kaçtan sonra merkezi sistemler atılıp, yerine kar kaloriferleri donatılıyor; peynir ekmek gibi splic cihazlar sat ıl ıyor. Ne _haber, diyeceksiniz. Ever doğrudur. Ama bana kalırsa bu durum teknik bir karar olmaktan çok psikolojik ve sosyolojik bir olgudur. İnsan hangi siscemdense, ısırması da o sistemden olur. Rakamlarda yanılabil irim ama üç aşağı beş yukarı, mertebe olarak, doğrudur. Cumhuriyet kurulduğunda %20 civarında olan şehirleşme oranı bugün % 60'lardadır. O halde şehirlerde yaşayan halkın üçte ikisi en fazla üç kuşaklık şehirlidir. Şimdi bu insanlar apartmanda da otursa bir yanı hala köylüdür. Aklı hep cek evdedir. Geçenlerde bir elektrik mühendisi abimle konuşuyorum, Tuzla'da bir yazlığı varmış. Onbeş senedir kullanmıyormuş, boş duruyormuş, kendisi Mecidiyeköy'de oturuyor. Örneği genişletirsek, Türkiye'de binlerce bu cip ev var; yılda bir kaç aydan, belki birkaç haftadan fazla oturulmayan. Niye? Çünkü bizim psikolojimiz lokal. Yap-sarçılığın hızlı olduğu 60-7 O' li yıllarda, şehirlerin aparcmanlaştığı yani köylülerin şehre indiği yıllarda merkezi sıcak su sistemleri yaptık. Ne oldu? Raziye Hanım haftada yedi gün sıcak su istedi. Remzi Bey haftada iki gün. Hüsniye Hanım "Ayol ben geçen ay kızıma gitmiştim, evde yoktum ki para ödeyeyim" dedi. Bürün o tesisler battal oldu. Gelsin lokal sıcak su üreticileri. Bu konuyu burada noktalıyorum, nasıl olsa malzeme sarıcı arkadaşlarım virgülleyeceklerdir. Bölgesel ısırma son yıllarda roplu konutlarda gündeme geliyor bir ölçüde; umarım, o da bir kazaya uğramaz. Sistemleri enerji açısından sorgularsak: Daha önce saydığım kömür, gaz, akaryakıt vs: dizisi, anladığınız gibi bir Alman kitabından alındığı için ciddi bir eksikli ği var: Tezek. Tarımcılar zaman zaman gazete sütun larında ağladığı gibi, Türkiye'de ciddi bir gübre açığı varken, ciddi boyutta gübre yakıt olarak kullanılıyor. Hazindir. Türkiye biliyorsunuz, altmışlı yıllarda kömürlü kazanlar ı fuel-oil'e dönüşürürdü. Tekrar fuel-oil ya da özel, ithal kömüre döndük. Doksandan sonra da hepsi ru kaka oldu gelsin doğal gaz. Bu sefer de ya gaz yok, ya tesisatı: Canım siz de şimdilik LPG ku llanın. Biz son devreye aldığtmız doğal gaza göre planlanmış 5.000.000 Kcal/h. kazan kapasiteli bir fabrikada dökme LPG kullanıyoruz. Gelsin çift donanımlar, buharlaşcırıcılar, depolar, metrekarelerce depo alanı. Girsin m ilyarlar. Bizim konumuzun dışında, bir makro ekonomi kararı olmakla beraber, Türkiye'nin toprakları altında milyonlarca can linyit yararken dışarıdan enerji ithal edilmesi; halen enerjiye bağımlı santrallerin inşaının planlanması hazin bir gerçektir. Güneş enerjisi bugün güneyde ve güneybatı Egede büyük oranda sıcak su üretiminde kullanılıyor. Daha ileri teknolojiler geliştiri lerek, daha yukarı enlemlerde de yer almasını temenni ediyorum. Ülkemizde elektriği direkt olarak ısırma enerjisi olarak kullanmak yerine, hear/pump sistemi ile indirekc TESiSAT DERGiSi SAYI 18 kullanım işletme açısından daha ekonomik gözüküyorsa da, tesis maliyetinin yüksekliği şimdilik yaygınlaşmasını engelliyor. Isıtma Sistemlerine ısırıcı akışkan penceresinden baktığımızda suyun üç halini sıcak su, kızgın su, buharı ele alırsak, ne kadar düşük sıcaklık, o kadar iyi diye özetleyeceğim fikrimi. Ben meslek hayatında üç dört fabrikada kızgın sulu sistem tasarlamış bir günahkarım. Son yapttğımız, tsı merkezine en uzak binanın 400-450 m. mesafede olduğu bir tesiste, sıcak sulu sistem yaptık. Tesis bir kış geçirdi. Keyifle çalıştyor. Ama ben hiç keyifli değilim, müthiş utantyorum o eski günahlarımı hatırladıkça. Sevgili buharcı arkadaşlarım kızmasın ama, buharı bir ısırıcı aktşkan diye düşünmüyorum. Prosesin dayatması olmadıkça ısı merkezi sulu, hemde sıcak sulu olmalı diye düşünüyorumsuyun sıcaklığını yükseltmeyi, bölge ısırması, kilometreler söz konusu olursa düşünürüz diyorum. Kojenerasyonun gündeme gelmesi ile buharı yeniden konuşmaya başlayacağız. Ancak o sistemde de üretim noktasında buharı bir eşanjörde öldürüp sıcak suya mı geçeriz; yoksa dağıtımı buharla yapıp, sarf noktalarında mı dönüştürürüz, bakacağ ız. Hava suyla karşılaştırı ldığında çok kötü bir iletken olması açısından ısırma parkurunda yaya kalırsa da, konu ısırmanın yanı sıra havalandırma, ya da klima olunca bir avantaj kazanır. Bir taşla iki tuş vuran bir sistem haline gelir. Gaz kullanımının yaygınlaşması halinde, direkt hava ı sıtıcılar ı , rermobloklar, bir ısırma/havalandırma elemanı olarak ciddi bir seçenek haline gelecektir. Isı yayılımı açısından sistemlerin gözden geçirilmesi, fazla akademik bir konu olduğunu düşünerek sevgili hocalarımıza, Sevgili Arısoy'a, Osman Hocaya, Sevgili Kılıç'a bırakıyorum. O radyasyonlu, konveksiyonlu konuları. Peki, bu kadar laftan sonra ne yapacağız ? Hangi durumda hangi sistem seçilmeli? Bu sorunun çok kullanılan çok parlak bir cevabı vardır; en ekonomik olanı. İyi de hangisi ekoP..omik?Ekonomi deyince, kimimiz

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=