GÜNCEL termik verim yüzde 45-50'1er düzeyindedir. Doğalgazla ısıtmanın ülke çapında hızla yayıldığı, elektrik üretiminde hidroliğin payının yüzde 20'1ere, kömürün payının ise yüzde 15'1ere düştüğü, rüzgarın ise sembolik mertebelerde kullanıldığı düşünüldüğünde, dışa bağımlı bu durumun ciddiyeti ve çok acil önlemler alınmasının gereği açıkça görülmektedir. Konuya bu açıdan bakıldığında ülkemizde en kolay ve etkin olarak kullanılacak yenilenebilir enerji rüzgar enerjisidir. Tüm dünyada 5.0 m/sn ve üzerindeki hızlarda rüzgar potansiyeli kullanılabilir olarak değerlendirilirken ülkemizde 7.0 m/sn ve üzeri rüzgar potansiyeli 48.00 MW'dir. Bu değer, bugün Türkiye elektrik üretiminin yüzde 120'sidir. Bugün ise rüzgarla elektrik üretimi 500 MW'lar mertebesindedir. Bu nedenle ülkemiz, elektrik üretiminde rüzgarın payını süratle artırmak, hidrolik potansiyelini sonuna kadar değerlendirmek zorundadır. Doğalgaza dayalı elektrik üretimine ise termik santrallerin kesinlikle kojenerasyon veya trijenerasyon olması, sistem verimlerinin yüzde 85-90'1ara çıkarılması kesinlikle gereklidir. Aksi halde ülkemizin bu üretim anlayışına dayanabilmesi mümkün değildir. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde elektrik üretiminde rüzgarın payı gözle görülür şekilde artmakta, kojenerasyon sistemleri yaygın şekilde kullanılmaktadır. Rüzgar enerjisi artık günümüzde konut bazında 300-500 kW'lık kapasitelerde domestik uygulamalarda da yaygınlaşmaya başlamıştır. Elektrik üretiminde kullanılmakta olan diğer bir yenilenebilir enerji de güneş enerjisidir. Bugün güneş enerjisi elektrik üretimi ticari anlamda termal olarak kullanılmaktadır. Geniş alanlarda yerleştirilen konkav aynalarla üretilen yüksek sıcaklık ve basınçlı buharla elektrik üretimi yapılmaktadır. Fotovoltaik alandaki gelişmeler hızla devam etmektedir. Fotovoltaik panel fiyatları bütün dünyada haftalık olarak düşmektedir. Ancak yine de fotovoltaik sistemlerinin ticari olarak kullanımı 2020 yıllarında beklenmektedir. Yenilenebilir enerjiler içinde önemli bir yer tutan jeotermal enerji, aslında ülkemiz için büyük bir şans olarak görülmektedir. Jeotermal enerji kaynak şartlarına uygun olarak elektrik üretiminde kullanılabileceği gibi, en kolay şekliyle şehir ve bölge ısıtmasında etkin olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak, ülkemizde yeterli oranda değerlendirilebildiğini söylemek mümkün değildir. Bugün Afyon ve İzmir gibi jeotermal açıdan zengin illerimizde doğalgazın etkin olarak kullanılmaya çalışılması büyük bir çelişki olarak görülmektedir. "Prensip olarak düşük sıcaklıklı ısıtma, yüksek sıcaklıklı soğutma sistemleri benimsenmelidir" Yenilenebilir enerjilerin mekanik tesisat sistemlerinde kullanımına bakıldığında, uygulaması ve yatırım yönünden geri dönüşü en uygun olan sistemler, güneş enerjisi destekli ısıtma sistemleri ile su ve toprak kaynaklı ısı pompalarıdır. ısıtma sistemlerinde yenilenebilir enerjilerin kullanılmasında, mimari tasarımda doğal ısıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma tekniklerine önem verilmeli, pasif güneş enerjisi sistemleri etkin olarak kullanılmalı, ısı yalıtımına azami önem gösterilmeli, ısı geri kazanım sistemlerinin de desteği ile enerji gereksinimi minimize edilmeli, prensip olarak düşük sıcaklıklı ısıtma, yüksek sıcaklıklı soğutma sistemleri benimsenmelidir. ısıtmada güneş enerjisi kullanımında çatıların formu güneş kolektörlerinin yerleşimine uygun olarak düzenlenmeli, görüntü kirliliği yaratılmamalı, kazanılan enerjinin depolandığı akümülasyonlu sistemler tercih edilmelidir. Gelecek lsı Pompalarından Yana Günümüzde C.O.P. değerleri 6.0'ları aşan ve devamlı gelişmekte olan su ve toprak kaynaklı ısı pompaları ise, gelecekte mekanik tesisat sistemlerinde en yaygın olarak kullanılacak cihazlar olarak değerlendirilmektedir. Çünkü, fosil yakıta dayalı enerji üretimi mutlaka sona erecek, yenilenebilir enerjilere dayalı elektrik üretimi mutlaka devam edecektir. Bu nedenle elektriği etkin kullanan, ısıtma yanında soğutma da yapabilen su ve toprak kaynaklı ısı pompaları insan yaşamında büyük ölçüde yer almaya devam edecektir. Yapıların ısıtılmasında pratik olarak kullanılabilecek diğer bir yakıt türü de "biyomas"dır. Bitkisel atıkların ve tam olarak değerlendirilemeyen orman ürünlerinin parçalanıp belirli ebatlarda preslenmesiyle elde edilen odun kökenli yakıt türleri günümüzde yenilenebilir enerji sınıfında kabul edilmektedir. Bitkisel yakıtların yakılmasıyla açığa çıkan karbondioksit aynı amaçla üretilmekte olan diğer bitkilerin fotosentezinde kullanılacağından doğadaki karbondioksit emisyonları üzerinde artışa neden olmamakta ve çevreci kabul edilmektedir. Standart ebat ve kalorifik
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=