Tesisat Dergisi 16. Sayı (Temmuz-Ağustos 1995)

çalışılmaktadır. Sorunun tanımlanma biçimi çözümün nasıl bir çözüm olacağını belirler. Eğer sorunu çok dar olarak tanımlarsanız, bulduğunuz çozum sorunu daha geniş tanımladığınızda çözüm olmaktan çıkar sorunun bir parçası haline gelir. Sorun ile çözüm arasındaki diyalektik ilişki yerleşme ve konut alanında özellikle önem kazanmaktadır. Gerek yerleşmeler, gerek konut uzun bir ekonomik ve fiziki ömre sahiptir. Bu uzun süre içinde sorunun tanımı gelişmekte ve daha önce bir çözüm olarak gelişmiş fiziki çevreler sorun haline gelmektedir. Bu nedenle sorunun başlangıçtaki doğru tanımı özellikle önem kazanmaktadır. Habitat ll'de konut alanında herkes yeterli konut hedefinin konulmuş olmasıyla gerçekte bir tür sorun tanımı da getirilmiş olmaktadır. Bu_yeterli konut hedefi, konut sorununda sadece nicelik açısından yaklaşılmadığının bir göstergesidir. Yeterli konutun ne oldu ğ u tanımlanı rken soru nun kapsamı genişletilmiştir. Ama daha da genişletilmeye elverişlidir. Yeterliliğin tan ımının genişletilmesine bağlı olarak ülkelerin konut açığının ne kadar olduğuna ilişkin hesaplar da değişecektir. Yeterli konuttan ne anlaşılması gerektiğinin teknik olarak belirlenen yönleri olduğu kadar, tol umsal olarak belirlenen yönleri de vardır. Her ne kadar konut kişinin özel hayatının içinde geçtiği bir yer olsa da konut sorunun tanımlanması kamu a l an ında öznellikler arası (intersubjective) olarak gerçekleşecektir. Kamu alanının oluşturulması süreci içinde konut sorunu da öznellikler arasında sürekli olarak yeniden tanımlanacaktır. Konut sorunundan söz eden teknisyenler çoğu kez sorunun çözümünün nasıl olduğunu bildikleri kanısına sahiptirler. Bu kanıları sorunu tanımlama biçimini de etkilemektedir. Oysa Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde konut arzındaki gelişmeler, genellikle sorunun çözümünü bilenlerin tasarımları doğrultusunda olmamış, KONFERANS spontane olarak gelişen süreçlerle gerçekleşmiştir. Ama toplum çoğu kez bu süreçleri meşru olarak görmemiştir. Toplum meşru olarak görmediği için de kullanıcının gereksinmeleri açısından konut talebi karşılanmış olsa bile toplum açısından sorun çözülmüş olmamaktadır. Sorunun tanımlanması gibi, bir çözümün meşrulaştırılması da kamu alanında gerçekleşmektedir. Sorunun tanımlanması, toplumun olanaklı kıldığı konut sunum biçimleri ve toplumsal süreçlerin meşru laştırd ığı çözümler üst üste düşmedikçe gündemde sürekli olarak sorunlar kalacaktır. Belli dönemlerde böyle bir uyum sağlansa bile bu uyum sürekli olmayacaktır. Sorunun yeniden tanımlanmasıyla bozulacaktır. Sorunun çözüm diyalektiği içinde sürekli olarak yeniden tanımlanması konut alanında bir gelişmenin göstergesi olarak alınabilir. Bir ülkede konut sorununun tanımı ne kadar yalınsa, yani miktardaki yeterliliğe indirgenmişse, o ülkede konut sorunu çözümden o kadar uzaktır. Oysa sorunun tanımı ne kadar karmaşıklaşmışsa sorunun çözümüne o kadar yaklaşılmıştır denilebilir. Yapabilir Kılma: Habitat 1 'de sorunların çözümünde devleti ön plana çıkaran yaklaşımlar benimsenmişti. Sorunu çözmesi beklenen aktör çoğunlukla devletti. Oysa Habitat ll'nin seçimi, aktörleri yapabilir kılma stratejisi olmuştur. Bu strateji çözümü toplumdaki tüm aktörlerden beklenmektedir. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi tüm aktörlerin potansiyellerini ve kaynaklarını harekete geçirmesini sağlamak, ikincisi ise kendi gerçekleştirecekleri bu işlerde nihai kararları kendilerine bırakmaktır. Böylece hem seferber edilen kaynakların miktarı artırılmakta hem de bu kaynakların kullanıcıların seçmelerine daha uygun kullanımı sağlanmaktadır. Daha sonraki yorumlara yardımcı olması bakımından bu yaklaşımı merkezi çözümlere karşı desantrilize bir çözümü benimsemek 13 olarak tanımlayabiliriz. Bu stratejinin, Habibat il çerçevesinde, daha çok konut sorunu bağlamında geçerli olabileceği söylenebilir. Oysa sürdürülebilir yerleşme hedefi ele alındığında çok desantralize bir yaklaşımın sürdürülebilirliğinin ne ölçüde gerçekleştirilebileceği sorusuyla karşılaşılacaktır. Yapabilir kılma stratejisi kavramını irdeleyebilmek için nasıl uygulanabileceği konusunda düşünce geliştirmek gerekir. Bu stratejinin anlamlı bir tartışmasını yapabilmek için, önce aktörlerin kimler olduğu, rollerin neler olacağı, aralarında bir işbölümü olup olmayacağı üzerinde durmak gerekir. Daha sonra da aktörlerin potansiyeli kavramı içinde nelerin bulunması gerektiği ve bu potansiyelin geliştirilmesinden ne anlaşılması gerektiği üzerinde durulmalıdır. Aktörleri yapılabilir kılma stratejisi tanımlanırken tüm aktörlerin bu çabaya katılması öngörülmüş ve rolleri arasında b i r farklılaşma yapılmamıştır. Oysa bir konutun yapılmasında ve yerleşme düzeninin kurulmasında devlete ve yerel yönetimlere düşen pek çok rol vardır ve bunların başka aktörlerce yerine getirilmesine olanak yoktur. Bu nedenle başlangıçtaverilen tanımda söz konusu olan aktörler, kooperatifler, geliştiriciler, bankacılar, müteahhitler, yapsatçılar, kullanıcılar, v.b. kamu adına sorumlu olan kesim dışındaki aktörlerdir. Yapabilir kılma stratejisini tartışmak için önce aktörleri kamu ve kamu dışı aktörler diye farklılaştırarak aralarındaki iş bölümünden söz etmekte yarar vardır. Yapılabilir kılma stratejisi esas olarak özellikle konut konusunda kamunun işlevlerini olabildiğince sınırlamayı amaçlamaktadır. Ama bu hiçbir zaman kamunun tamamen işlevsiz kılınması anlamına ge lmez. Düzenin kurulmasının, kamu dışı aktörlerin yapabilirlik kapasitesini artırıcı özendiriciler geliştirilmesinin, konutun insan hakları açısından olan açığının kapatılmasının kamu aktörlerine kalacağı açıktır. Hatta yerel yönetimler

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=