Tesisat Dergisi 14. Sayı (Mart-Nisan 1995)

ornran bir kişi aynı binayı ısıtmak için 1-2 ton kömür yakmaktadır. Bu demektirki ülkenin iklim şartlarınagöre konutunu seçen kişi soğuk bölgelerde dah,ı yüksek ısınma giderleriyle! karşı karşıyadır. Halbuki encegrnsyon içerisine girmek istediğimiz AT'de bu> belli standartlara bağlanmıştır. Bir sosyal devlet anlayışı içerisinde 1 m' yapı elemanından 1 yıl içerisinde müsaade edilecek ısı kaybı belli bir rakam ile sınırlandırılmıştır. Dolayısı ile yapınızı ister Erzurum'da yapın ister Ancallya'da yapın duvarlarını o şekilde yapmanız ve yalıtmanızgerekir ki Erzurum'daocuran kişi ile Anrnlya'da oturan kişi yılda aynı yakı t sarfiyatını yapacaktır ve ayn ı ısınma gideriniharcayacaktır. Bu anlayışabenzer bir anlaşıyın yurdumuzda da ısı tasarruf yönetmeliği ile hazırlanarak yayınlanmasını ve enerji israfına son verilmesini bekliyoruz. Kezasıksık çıkan yangınlar, binalarda kullanılan yapı elemanlarının yangına olan dayanıksızlığıylameydanagelmektedir. Ülkemizdeyapılarda uygulanabilecekbir yapı yönetmeliği mevcut değildir. Bu yangın yönetmeliğinin bir an evvel hazırlanmak suretiyle yayınlanması ve yapılarda kullanılan malzemelerin yangına karşı davranışlarınıın ve dayanımlarının gözönüne alı,mması gerekir. Yine Bayındırlık mirim fiyatlarındaki kaos bu yılda devam etmiştir. 1 Piyasa fiyatları veya gerçek olması gereken fiyatlar el ikkate alınm adanr birim fiyaclar yayınlanmak suretiyle,:qocuk başından ölü doğmuşnır. Çevrenin kirletilmesini önleyecek orrn veJ uzun vadeli tedbir alınmadığından çevrenin kirletilmesine devam edilmiş, ngeçici çözümlerle vakit geçirilmiştir. Konm faaliyetlerine geldiğimizde Emlakı ,Bank projeleri dışında önemli bir projeyle karşılaşılmamış cır. Emlak Bank pnojeleri de yıl içerisinde yavaşlayarak .devam etmişcir. '?' Türkiye'de inşaat sektörü lokomotifbir sektördür. İnşaat malzemelerinin kullanılması ve inşaat işçileriıne iş sağlanması ile önemli oranda istihdam yaratan çekici bir sektördür. Türkiye'de üst yapı inşaat lıacmi 153.3 trily0n lira olarak ifade edilmektedir. Bu sektörün durgunluğa girmesi ekonomimizi olumsuz etkileyecektir. Bu sebepten durgunluğun uzun süre kalıcı olamayacağı, bütün siyasi iktidarların bu durgunluğu açacak çareler üretmek zorundaolacaklarıdüşünülmelidir. 1995 yılından neler bekliyoruz? 1995 yılında geçen yıl uygulanan yüksek faiz politikaları aşılabilir ve kaynaklar rant ekono�isinden üretim faaliyetlerine kayd ırılabilirse inşaat sektörü açılacaktır. 1995 yılında Bayındırlık fıyaclarının piyasa gerçeklerine göre tespit edilerek tireticilerin sıkıştırılmamaları ve müteahhiclerin zarara uğratılmamaları gerekir, bunu bekliyoruz. 1995 yılında inşaat faaliyeclerinin projelere göre ilgili merciler tarafından gerçek olarak deneclenmesini istiyoruz. İnşaat yönetmeliklerinin çağın gerçeklerine ve ihtiyacına uygun cevap verir modern bir hale getirilmesini bekliyoruz. Toplu Konut Fonu'nun amacına uygun olarak kullanılmasını ve konut üretiminin uygun kredilerle teşvik edilmesini bekliyoruz. Sayın müteahhitlerimizden çağdaş yapı teknikleri ve inşaat malzemeleri kullanarak yapı kalitesini iyileştirmelerini bekliyoruz. Depremden etkilenmeyen, ısı israf etmeyen, gürültüden çok iyi yalıtılmış içinde yaşayanları rahatsız etmeyen, dayanıklı veuzun ömürlü, kaliteli veverimli yapıhır üretmelerini bekliyoruz. Sami SARI: Teşekkür ederiz Sayın SAATÇİOĞLU. TİM-SE Genel Sekreteri Sayın Haydar GÜRBÜZ'esöz veriyorum. Beklentilerimiz nedir? TİM-SE'nin bu konuyla ilgili politikasını lütfen anlam mısınız? Haydar GÜRBÜZ: Benden önceki değerli konuşmacılar ve Sayın Ba§kan'ın açıklamaları ışığında sektörün genel sorunlarını kaba bir çerçeveyle sergilemek istiyorum. 1994 hepimizin bildiği gibi gerçekten bir şok yılı oldu. Gerek sektör olarak müteahhicler gerekse ülke genelinde inşaat sektörüne malzeme üreten sanayiciler hazırlıksız yakalandı. Dolayısıyla 1994'ün son günleri ve 1995•in şu ilk günlerindeayaktadurmuş olmamız bir başarıciır. Bunu ba§arı olarak kabul ediyorum ve moral bozmaya da TESiSAT DERGİSİ SAYI 14 gerek yok diyorum. Niye ülke böyle şok tedbirlere ihtiyaç duyuyor? Onu sektörümüzün yapılanması bakımından ele almak istiyorum. Türkiye'de herşeyden önce son 15 yılda bütçe disiplini denen birşeyden bahsetmek mümkün değildir. Bütçe disiplininden kastım bir merkezi idarenin bütçesi var; bir de mahalli idare bütçeleri var. Bugün demokratikleşme iddialarına rağmen Türkiye'de merkezi ocorite herşeye sahip olma isteğine sahip ve ondan hiç vazgeçmiyor. Genel bütçe kaynakları belli ve sınırlı. Genel bütçe harcamaları kısıtlı olunca harcamaların belli bir disiplin içerisinde olması gerekli. Mahalli idareler, belediyeler hepsi bütçeye yüklü olduğu için harcamalarda disiplin sağlamak mümkün değil. Genel bütçeye bakıyoruz son yıllarda genel bütçede DPT dediğimiz bir kurum var, bunun genel bütçe öncesi bir yatırım programı hazırlama çalışmaları var. Fakat meclis kararıyla, zorla yatırım programınagirmiş projelerinsayısı 150. Dolayısıyla yatırım bakım ından da bütçe düzeni bozuluyor. Müteahhiclik Sektörü olarak Türkiye'de dahaçok projenin DPT carafından kabul edilmesi, daha çok ihalenin yapılması sektörümüzün lehine. Ancak maalesefson zamanlarda devletin çok fazla ihale yapması, müteahhitlerin de çok rahat ihale alması, sektörün aleyhine işler hale geldi. Çünkü devlet bir ihale açtığı zaman buna bir müteahhit muclaka talip olacak ve bu işi alacak, bir akid yapacaklar karşılıklı. Sözleşmenin ödenekler kısmında hangi yıl ne kadar ödeneceği gösterilmesine rağmen devlet buna uymuyor. Bir yılda bitebilecek işlerin 3-5 yıl sürdüğü oluyor. Özellikle mahalli idarelerin kendi kaynaklarını yaratır hale getirilmeleri lazım. Mahalli idarelerin genel bütçeden pay almak durumundan kurtulmalarını öneriyoruz. Dolayısıyla bundan kurtulduklarında kendi yatırım programlarını kendi kaynaklarıyla yapmalılar, çünkü kendi kaynaklarıyla yapacakları yatırım programı muclaka halk tarafından deneclenecektir ve rastgele harcamalar olmayacaktır. Devletin yani merkezi idarenin yapm;ıkcaolduğu sağlık, eğitim, kültür ve benzeri üst yapı ve alt yapı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=