Tesisat Dergisi 136. Sayı (Nisan 2007)

yandan da aşın talep vardı. Her şey yığılmıştı. işçiler greve girdi. Bize de para vermiyorlardı ve biz talebe güvenip bekleyebileceğimizi ve parayı daha sonra na ıl a alabileceğimizi düşünüyorduk. Fabrika gitgide kötüye gitmeye başladı. Fabrikanın üç büyük alacaklısı vardı : Ziraat Bankası, Halk Bankası ve biz. Üç alacaklı toplantı yaptık. Şirketi temsilen toplantıya ben katıldım. Ben bu fabrikanın benzerleri arasında neredeyse en büyük fabrika olduğunu, kredi ödemelerini ı sene uzatmalannı ve uzattıkları taktirde fabrikanın kurtulacağını söyledim. Hatta biraz daha kredi vermelerini ve bu fabrikanın büyük bir nimet olduğunu belirtti m. Bana "Bu sizin probleminiz"dediler. Arazi üzerinde banka ipoteklerinin olduğunu ve arazinin her gün kıymetlendiğini söylediler. "Biz nasıl ol o alacağız, siz paranızı nasıl alacağınızı düşünün" dediler. Ben şaşırdım. Devlet bu zihniyetle memlekettesanayi kurmak istiyorsa, vay bu memleketin haline, dedim. Toplantı dağıldı. Bankacılar bu tutum ile maalesef fabrikayı batırdılar. Fabrika sahipleri bizim iyi niyetimiz üzerine, alacağımıza karşılık olarak tüm konserveleri vermek i tediklerini söylediler. Konserveden de anlamıyorduk. Ama başka çaremiz olmadığını, ne kadarını satarsak kar olacağını düşünüp, onlarca kamyon konserve aldık. Binlerce koliyi fabrikanın için ve dışına yığdık. Fabrikaların ve kamu işletmeleri yemekhaneleri ne sattık. Biz de fabrikamızda her gün konserveleri açıp yemek vermeye başladık. Az da olsa elimize para geçmeye başlamıştı v halimizden memnun sayılırdık . Bir gün telefon geldi ve fabrikada potlamaların olduğunu söylediler. Konserveler patlomaya başlamış . Hemen bir ziraat mühendisi getirdik, mühendis konservelerde bozulma olduğunu, zehirlenmelerin olabiloceğini, attığımız yerlerden konserveleri toplamoya başiamam ız gerektiğini, aksi halde toplu ölümlerin olabileceğini söyledi. Biz bütün sattığımız yerlord n konserv leri geri aldık. Patlayan konservoleri de bir greyder kiralayarak gömmeye başladık. Konservelerden kazandığını sandığımız paralardan çok ödemeler karşımıza çıktı. Kar değil ilave zarara uğramıştık. Bu kötü hadiseden 28 yıl geçmesin rağm n Fabrikada ne zaman inşaat yap ak bizim konserveler sağ alim ortaya çıkıyor. Mekke'de bir tesis yapmaya başlamıştık. Orada kurban bayramında ı 00 bin tane büyük ve küçük baş hayvan kesiliyordu. Bunları kesip orada bırakıyorlardı ve bir işlem yapılmıyordu. Kayalık bölge olduğu için bunlar gömülemiyordu. Korkunç bir koku, pislik, sinek oluşuyordu. Suudi Arabistan hükümeti bir proje geliştirdi . Burada ı O binlik dilimieric kesim hattı, şoklama, muhafaza etme ve atıkları da yakma tesi i kurulma ı na karar verildi. Biz de orada başka tesisler yapıyorduk. Bu tesisi de yapmaya başladık çalıştığımız mevsimde hava dayanılmaz sıcaklıktaydı. Sıfırdan inşaat yapıyorduk; üstü kapalı olmadığı için sadece gece çalışabiliyorduk. Üstelik Ramazan ayındaydık ve 1 ay içinde tesisin yetişmesi gerekiyordu. Mekke'nin girişi kontrol ediliyordu ve buraya sadece müslümanlar girebiliyordu. Bir gün buraya girmek istediğimda üzerimde ince bir gömlek ve pantolon vardı. Beni kapıda durdurdular. Yanımda Şantiye Şefi Osman Bey vardı. O az da olsa Arapça konuşuyordu. Ama bana soru orduklarında ben ingilize karşılık verdim. Beni hristiyan zannedip alıp götürdüler. Müslüman olduğumu söylediğim halde aldırış etmiyorlardı . ikame sordular, tabii arada sırada geldiğim için ikamem yoktu. Pasaportumu verdim. Adam pasaportuma bakıp, "O Muhammed" dedi. Tutumları birden değişmişti. Özür dileyip kapıdan içeri aldılar. Her zaman problemler çıkaran hiç kullanmadığım göbek adım •Mehmet• bu sefer işe yaramıştı. l:fi.l Tesısat Dergisi Sayı 136- Nisan 2007 49

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=